Kur’an’ı mızrağa takanlarla

Bugün yaşanmayan bir Kur’an arasında ne fark var?

Kur’an benim siyasetime, ticaretime, aile hayatıma karışmasın diyenler.

Kur’an yükseklerde dursun, benim soysal yaşantı düzenimi bozmasın diyenler.

Kitabı okudukça insan, tarihin garip bir döngü içinde olduğunu hissediyor. Yüzyıllar değişiyor, iktidarlar, toplumlar, alışkanlıklar değişiyor ama bazı şeyler hep aynı kalıyor.

Özellikle de kutsal olanı araç sallaştırma meselesi…

Dün Sıffîn’de hakemliğe razı olmayan kitleyi ikna etmek için mızrakların ucuna Kur’an sayfalarını takan zihniyet ile bugün camilerde, meydanlarda, ekranlarda, sosyal medyada eline Kur’an alarak insanların duygularını istismar eden anlayış arasında ne fark var?

Bugün öyle bir noktadayız ki, politikacısından sanatçısına, sporcusundan ekran yüzlerine kadar herkesin elinde bir “Kutsal Kitap şovu” izliyoruz. Reklam için, propaganda için, imaj parlatmak için, oy devşirmek için… Kimi Kur’an’ı boynuna takıyor, kimi arabasının dikiz aynasına asıyor, kimi eline alıp kalabalıklara sallıyor.

Ama hiçbiri o kitabın insandan ne istediğini okumaya, anlamaya, yaşamaya yanaşmıyor.

Bir tarafta kabirde ölünün ruhuna değsin diye Kur’an okuduğunu zannedenler, diğer tarafta miting meydanında alkış toplamak için Kur’an’ı bir aksesuar gibi kullananlar…

Arasında ne fark var?

Gerçekte hiçbir fark yok!

Kur’an ölünün değil, dirinin kitabıdır.

Hayatın merkezinde durması gereken bir rehberdir.

Bizi adalete, dürüstlüğe, vicdana, merhamete çağırır.

Toplumu düzeltmek için önce bireyin kendini düzeltmesini emreder.

Ama bugün Kur’an’dan daha çok, Kur’an’ın kullanılışı konuşuluyor.

O yüzden toplumda büyük bir çürüme, büyük bir samimiyet krizi yaşanıyor.

Çünkü kutsalı istismar edenlerin sesi, kutsala gerçekten hürmet edenlerin sesinden daha çok çıkıyor.

Kur’an’ı bir yerlere asmak kolaydır; önemli olan Kur’an’ın hükmünü gönle indirmektir.

Boynuna takılan kitap, hayata taşınmadıkça süsten öteye geçmez.

Mızrağa takılan sayfalar ne kadar sahte bir samimiyetse, bugün ekranlarda sallanan Kur’an da o kadar yapaydır.

Bugün en çok ihtiyaç duyduğumuz şey, Kur’an’ın gösterisini değil, öğretilerini geri çağırmaktır.

Adaleti yeniden hatırlamak…

Hakkı hak sahibine vermek…

Kul hakkından titizlikle sakınmak…

Gücü eline geçirenlerin kutsal üzerinden halkı kandırmasını ayıplamak…

Toplumun vicdanı, kutsala yapılan saygısızlığa karşı artık uyanmalıdır. Çünkü Kur’an’ın istismar edildiği bir toplumda geriye hakikat değil, sadece gösteri kalır.

Gösterinin hüküm sürdüğü yerde ise samimiyet ölür, ahlak erir, adalet yok olur.

Bugün kendimize şu soruyu sormanın tam zamanıdır:

Kur’an hayatımız dalga dalga ışık mı yayıyor, yoksa sadece fotoğraflarımızda bir aksesuar mı?

Eğer cevabı dürüstçe veremezsek, dünün Sıffîn’inden bugünün meydanlarına kadar uzanan istismar zinciri hiç kırılmayacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Zafer Çam Arşivi