Adem Öztürk
Çalışma hayatında ücret kangreni: Asgari ücret sorunsalı
Asgari ücret, ekonomi dilinde çalışanlara ödenen en alt sınırdaki ücretin tanımıdır. Kısa süreliğine, en düşük zaman diliminde, en az eğitim/yetenek ve emekle yapılan istihdamın karşılığında ödenen bir ücret olarak da değerlendirilebilir.
Türkiye'de, TÜİK verilerine göre özel sektörde 16 milyon, kamu sektöründe 7 milyon olmak üzere toplam 23 milyon ücretli çalışan bulunmaktadır. Buna ek olarak, kendi nam ve hesabına çalışan (patron, işveren ya da Bağ-Kur kapsamındaki çiftçiler) kişi sayısı yaklaşık 3 milyondur. Bu istatistiklere göre, toplamda 26 milyon çalışanın 16 milyonu asgari ücret kapsamında değerlendirilmektedir.
Özel sektörde asgari ücretin üzerinde bir maaşla istihdam oranı son derece düşüktür. Kamu sektöründe ise toplam nüfusta her 12 kişiye bir kamu çalışanı düşmekte ve bu durum kamu yönetim sisteminin obez bir yapıya dönüştüğünü göstermektedir. Bununla birlikte, kamu çalışanları arasında asgari ücretle çalışan oranı %5 gibi düşük bir seviyededir. Buna karşın, iş güvencesinin özel sektöre göre daha fazla olması, bireylerin kamu istihdamı için yoğun bir talep göstermesine neden olmaktadır.
Her yıl düzenlenen asgari ücret belirleme toplantıları, kamuoyu tarafından yakından takip edilmektedir. Ancak, bu toplantılarda asgari ücretin belirlenmesine harcanan zaman ve enerji, çalışma hayatının yapısal sorunlarını ve istihdam önündeki engelleri çözmek için kullanılabilseydi, asgari ücret toplumsal gündemde bu kadar yer tutmazdı.
Asgari ücret, adı üstünde, en alt düzeyde ve en asgari amaçlarla ödenmesi gereken bir ücrettir. Ancak ülkemizde, asgari ücret kalıcı ve sabit bir ücret olarak görülmekte; çalışanların emeklilik primleri ve ödemeleri de bu oran üzerinden yapılmaktadır. Bu durum, çalışanları hem bugün hem de gelecekte mağdur etmektedir.
Çözüm Önerileri
1. Yapısal Reformlar: Çalışma hayatının yapısal sorunlarını çözmek üzere uzun vadeli reformlar gerçekleştirilmelidir.
2. Güvenli ve Güvenceli İstihdam: Özel sektörde iş güvencesinin artırılması, çalışanların kamuya olan aşırı yönelimini azaltabilir.
3. Asgari Ücretin Amacına Dönmesi: Asgari ücret, en alt seviyedeki geçici istihdamlar için belirlenmeli; kalıcı ve standart bir ücret olmaktan çıkarılmalıdır.
4. Vergi Reformları: Çalışanların gerçek kazancının yüksek seviyelerde vergilendirilmesi yerine, üretkenliği ve yatırımı teşvike yönelik vergi politikaları uygulanmalıdır.
5. Toplumsal Bilinçlendirme: Asgari ücret tartışmalarının toplumda daha bilinçli bir şekilde yürütülmesi sağlanmalıdır. Çalışanların hakları ve gelecekteki emeklilik durumları konusunda farkındalıkları artırılmalıdır.
Sonuç olarak, çalışma hayatındaki ücret kangreninin önüne geçmek için, asgari ücret belirlenmesinden öte, istihdam önündeki engelleri kaldıracak ve iş güvencesini sağlayacak adımlar atılması gerekmektedir.
Saygılarımla…
Asgari ücret, ekonomi dilinde çalışanlara ödenen en alt sınırdaki ücretin tanımıdır. Kısa süreliğine, en düşük zaman diliminde, en az eğitim/yetenek ve emekle yapılan istihdamın karşılığında ödenen bir ücret olarak da değerlendirilebilir.
Türkiye'de, TÜİK verilerine göre özel sektörde 16 milyon, kamu sektöründe 7 milyon olmak üzere toplam 23 milyon ücretli çalışan bulunmaktadır. Buna ek olarak, kendi nam ve hesabına çalışan (patron, işveren ya da Bağ-Kur kapsamındaki çiftçiler) kişi sayısı yaklaşık 3 milyondur. Bu istatistiklere göre, toplamda 26 milyon çalışanın 16 milyonu asgari ücret kapsamında değerlendirilmektedir.
Özel sektörde asgari ücretin üzerinde bir maaşla istihdam oranı son derece düşüktür. Kamu sektöründe ise toplam nüfusta her 12 kişiye bir kamu çalışanı düşmekte ve bu durum kamu yönetim sisteminin obez bir yapıya dönüştüğünü göstermektedir. Bununla birlikte, kamu çalışanları arasında asgari ücretle çalışan oranı %5 gibi düşük bir seviyededir. Buna karşın, iş güvencesinin özel sektöre göre daha fazla olması, bireylerin kamu istihdamı için yoğun bir talep göstermesine neden olmaktadır.
Her yıl düzenlenen asgari ücret belirleme toplantıları, kamuoyu tarafından yakından takip edilmektedir. Ancak, bu toplantılarda asgari ücretin belirlenmesine harcanan zaman ve enerji, çalışma hayatının yapısal sorunlarını ve istihdam önündeki engelleri çözmek için kullanılabilseydi, asgari ücret toplumsal gündemde bu kadar yer tutmazdı.
Asgari ücret, adı üstünde, en alt düzeyde ve en asgari amaçlarla ödenmesi gereken bir ücrettir. Ancak ülkemizde, asgari ücret kalıcı ve sabit bir ücret olarak görülmekte; çalışanların emeklilik primleri ve ödemeleri de bu oran üzerinden yapılmaktadır. Bu durum, çalışanları hem bugün hem de gelecekte mağdur etmektedir.
Çözüm Önerileri
1. Yapısal Reformlar: Çalışma hayatının yapısal sorunlarını çözmek üzere uzun vadeli reformlar gerçekleştirilmelidir.
2. Güvenli ve Güvenceli İstihdam: Özel sektörde iş güvencesinin artırılması, çalışanların kamuya olan aşırı yönelimini azaltabilir.
3. Asgari Ücretin Amacına Dönmesi: Asgari ücret, en alt seviyedeki geçici istihdamlar için belirlenmeli; kalıcı ve standart bir ücret olmaktan çıkarılmalıdır.
4. Vergi Reformları: Çalışanların gerçek kazancının yüksek seviyelerde vergilendirilmesi yerine, üretkenliği ve yatırımı teşvike yönelik vergi politikaları uygulanmalıdır.
5. Toplumsal Bilinçlendirme: Asgari ücret tartışmalarının toplumda daha bilinçli bir şekilde yürütülmesi sağlanmalıdır. Çalışanların hakları ve gelecekteki emeklilik durumları konusunda farkındalıkları artırılmalıdır.
Sonuç olarak, çalışma hayatındaki ücret kangreninin önüne geçmek için, asgari ücret belirlenmesinden öte, istihdam önündeki engelleri kaldıracak ve iş güvencesini sağlayacak adımlar atılması gerekmektedir.
Saygılarımla…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.