Konya’da Önemli Bir Misâfir-2

GİRİŞ…

İki bölümden ibaret bu makale dizisinde emekli İngiliz generali ve mebusu Charles Vere Townshend’ın Temmuz 1922 ayının ikinci yarısında gerçekleşen Türkiye ziyaretinden bahsedilmektedir. Makale dizisinin bir önceki bölümünde Sakarya Muharebesinin sonucu, ertelenen taarruz kararı, Mustafa Kemâl Paşa’nın stratejik taarruz kararını Batı Cephesi Komutanı, Genelkurmay Başkanı ve Millî Müdafaa Vekili ile paylaşması, Townshend’ın kim olduğu, esaret dönemi ve Mondros Mütarekesi öncesinde İngiltere nezdinde yaptığı arabuluculuk faaliyeti, emeklilik sonrası Avam Kamarasına mebus olarak seçilmesi, Millî Mücadele dönemine ilişkin isabetli değerlendirmeleri ile Türkiye ziyaretine olumlu cevap verilmesinden bahsedilmiş olup bugünkü ikinci ve son bölümünde de Townshend’in Konya’da Başkumandan ile görüşmesi, sonrasındaki Ankara ziyareti, Türkiye ziyaretine ilişkin hazırladığı rapor ile bu seyahate ilişkin The Guardian gazetesinde çıkan haberden bahsedilmektedir.

TOWNSHEND’IN KONYA ZİYARETİNE OLUMLU CEVAP…

Townshend, Adana’dayken, seyahatinin Paris’teki aşamasında gerçekleşmiş olan vâkî talebi gereği 24 Temmuz’da Konya’da Başkumandan ile görüşmesi için randevu verilmişti.

BAŞKUMANDAN’IN AKŞEHİR’DEN KONYA’YA GEÇMESİ…

Batı Cephesi karargâhı Akşehir’e gitmeyi ve Büyük Taarruz planını yüksek komuta kademesi ile müzâkere etmeyi planlayan Başkumandan 23 Temmuz’da Ankara’dan ayrılarak otomobil ile Akşehir’e, 24 Temmuz’da da Akşehir’den ayrılarak Townshend ile görüşmek üzere trenle Konya’ya geçti. Başkumandanı Konya garında General Townshend da dâhil olmak üzere kalabalık bir heyet karşıladı

KONYA’DAKİ KÖŞKE İNTİKÂL…

Karşılama merâsiminden sonra Başkumandan ve Townshend, otomobil ile, Gazi Paşa’nın Konya’ya her geldiğinde kendisine tahsis edilen köşke gelerek görüştüler.

GÖRÜŞME…

Çakmak gibi yanan bir çift mavi göz, adeta delmektedir Townshend’ın kıyafetini.

Anadolu güneşinin yakıp bakır rengine döndürdüğü Başkumandan sırım gibi bir vücudu ve yaylanmış bacakları üzerinde misafirine "Hoş geldiniz" diyerek elini uzatır.

Townshend, Başkumandan’ın gözlerine bakarak şöyle der: “Siz Napolyon'a benziyorsunuz...”

Başkumandan'ın cevabı, kınından çekilmiş kılıç kadar etkileyicidir;

“Napolyon, arkasına değişik milletlerden bir sürü insanı toplayarak bir maceraya çıkmıştı. Bundan dolayı yarı yolda kaldı. Ben ise, bir anadan, bir babadan gelen kardeşimle, yani kendi milletimin evlatları ile kederli vatanımı kurtarma davası peşinde koşuyorum ve mutlaka başarılı olacağım.”

Türk-Yunan Savaşı’nın sona ermesi gerektiği ve sulh meselesinin görüşüldüğü o geceki görüşme hayli uzun olduğu gibi çok da verimli geçer. Gazi ve Müşir Başkumandan bu görüşmede konuşulanlar hakkında Başvekâleti de bilgili kılar. TBMM Hükûmeti adına bazı resmî temsilcilerin de katıldığı sohbet sabaha kadar sürerken, General Townshend, binadan ayrılırken şöyle der:

“Ben şimdiye kadar on beş hükümdar ve cumhurbaşkanı ile özel ve resmî konuşmalar yaptım. Bu geceki kadar ezildiğimi hatırlamıyorum. Gazi Mustafa Kemâl Paşa'nın inanılmaz bir ruh gücü var.”

Bu görüşmede General Townshend’ın, daha önceden tanışık olduğunu belirttiği Başvekil Rauf (Orbay) Bey ile Ankara’da görüşme arzusu da Başkumandan nezdinde uygun görülmüştü.

İKİNCİ GÖRÜŞME…

Başkumandan’ın İngiliz misafiri ile ikinci görüşmesi ertesi akşam olur.

25 Temmuz akşamı Başkumandan, Konya’da yabancı devlet temsilcilerine ve General Townshend şerefine, Türk Demiryolculuğunun babası, gençlik ve kader arkadaşı Hakkı Behiç (Erkin) Bey’in evinde bir yemek verir.

Başkumandan bu yemekte, ­bir gün önceki hâlinden tamamen farklı durumdadır, başta Townhsend olmak üzere tüm konuklara iltifatlarda bulunmaktadır.

Townshend bu kez de Başkumandan’ın konukseverliği karşısında ezilmektedir. Başkumandan bir ara General Townshend’a şöyle der: “Biz Türklerde adettir, misafirlerimize mutlaka bir hediye veririz. Benim hediyem bir emanet olacaktır.” Kolundaki saati çıkaran Başkumandan devam eder; “Buyurun...”

Townshend şaşkınlık içinde elini uzatırken, Başkumandan, konuğuna sunduğu hediyeye açıklık getirir;

“Bu saati bana Anafartalar’da bir Türk askeri verdi. Ölen bir İngiliz subayının üstünden almış. Saatin arkasında, o subayın künyesi vardır. Bu subayın o zamanlar ailesini aratmıştım ama bulduramadım. Şimdi de savaştayız. Sizden ricam, İngiltere’ye dönüşünüzde, o subayın ailesini bulur bu emaneti verirseniz, çok memnun olurum.”

ANKARA’YA GİDİŞ…

Bu ikinci görüşme ardından Townshend ertesi gün kendisine tahsis edilen otomobil ile Ankara’ya gider.

TOWNSHEND’IN RAPORU…

Townshend, Başkumandan ile Konya’da peş peşe bu iki günlük görüşmelerinin ardından Londra’ya göndermek üzere hazırladığı 27 Temmuz 1922 tarihli raporuna şunları yazar:

"Türk millî ordusu güçlü ve etkindir. İngiltere Hükûmeti bunu kavrayabilmiş değildir. Yepyeni bir Türkiye doğmuştur. Bu da İngiltere’de henüz anlaşılmış değildir. Türk’ü Avrupa dışına, Anadolu’ya itmeğe çalışmak çılgınlıktır."

MAŞA…

Çanakkale’de ve Kütü’l-Amâre’de Türkler karşısında pek ağır bir şekilde yenilmiş olan İngiltere, I. Dünya Savaşı’nda ezemediği Türkleri, Mondros Mütârekesi sonrasında ezmek, Yakın Doğu’daki çıkarlarını maksimize etmek için de Yunanistan’ı maşa olarak kullanmaktaydı.

THE GUARDIAN’IN HABERİ…

Londra mahreçli ve ulusal yayın yapan bir İngiliz günlük gazetesi olan The Guardian’ın “General Townshend Görevinde” başlıklı haberinde Townshend’ın Ankara’yı ziyaretinden sonraki açıklamasında Townshend, “Ulusal Meclis’e sıcak karşılamasından dolayı minnettar olduğunu dile getirdikten sonra Türkiye’yi sağlam ve dinç bulduğunu, ziyaretinin amacının barışın yeniden sağlanması olduğunu ve bunu başarıyla tamamladığını” belirtmiş, ayrıca “Yunanların hızlı bir şekilde Anadolu’yu boşalttıkları takdirde hızlı bir barışın sağlanabileceğini, diğer bütün noktaların çözülebileceğini, Türkiye’nin onurlu bir barış istediğini belirtmiş ve son olarak barış müzâkerelerinin ertelenmesi ya da durması hâlinde ciddî durumlarla karşılaşılacağını” dile getirmiştir.

SONUÇ…

Millî Mücâdele döneminde Yunanistan’da Kralcılar ile Venizeloscular arasındaki siyasî mücadele ve bunun sonucu yaşanan siyasî bölünme ile ülkede yaşanan politik istikrarsızlık Yunanların Anadolu’daki kuvvetlerini de çok olumsuz etkilemiştir. Bu husus Yunanların, Küçük Asya Seferinin, Küçük Asya Felâketine dönüşmesinde de çok etkili olmuştur.

Türk tarafında ise, I. Dünya Savaşı’nda değişik cephelerde başarılı görevlerde bulunmuş Mustafa Kemâl Paşa’nın, Millî Mücadele’nin başından itibaren müstesnâ siyasî ve askerî liderliği bu kutlu mücâdelenin zaferle taçlanmasında çok önemli olmuştur.

Sakarya Muharebesi öncesinden (05.08.1921) itibaren Başkumandanlık görevini dirâyetle ifa etmekte olan Mustafa Kemâl Paşa, “Başkumandanlık” sıfatına ilaveten Sakarya Zaferi’nden (13.09.1921) sonra TBMM tarafından kanunla kendisine tevcih edilen (19.09.1921) “Gazi” ve “Müşir” sıfatlarıyla artık “Gazi ve Müşir Başkumandan” olarak bu kutlu mücâdelenin askerî safhasının son perdesini de 26 Ağustos’ta başlayan ve bizzat sevk ve idare edeceği Büyük Taarruz’u başarıyla tamamlayarak Yunan kuvvetlerini Anadolu’dan atmak suretiyle görklü bir başarıyla sona erdirmiştir.

© 2025. Bu makalenin / yazının içeriğinin telif hakları yazarına ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği kaynak gösterilerek yapılacak kısa alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İrfan Paksoy Arşivi