
Abdulkerim SOLAK
Memleket hiç göç almasın mı?
Ankara’da özellikle son birkaç yıl içerisinde artan trafik nedeniyle, kent genelinde işin içinden çıkılmaz sorunlar artmaya başladı. Özellikle peş, peşe gelen trafik kazaları ve yolların genel yapısının bozulması gibi durumlarda yaşanmaya başlandı.
Yıllardır Ankara’da yaşayanlar hiç bu kadar kalabalık bir Ankara görmediklerini defalarca dile getirmeye devam ediyorlar. Ancak, artan göçün sadece tek nedeni yok.
İş olanaklarının artması, deprem nedeniyle göç edilmesi, nüfus artışı yaşanması ve toplu taşıma kullanılmaması gibi etkenler de buna bağlıdır.
Özellikle Ankara’da yaşayan pek çok kişi, Kahramanmaraş ve Hatay çevresinde yaşanan binlerce insanımızın hayatını kaybettiği depremler nedeniyle; Ankara’nın göç aldığı düşüncesini savunuyor.
Peki, ben de soruyorum; memleket hiç göç almasın mı?
Allah göstermesin, olası bir Ankara depreminde, gideceğimiz neresi var? Gideceğimiz şehirlerde oluşturacağımız yoğunluğun nedeni biz olacak isek; biz Ankara vatandaşları olarak neden göç eden depremzede insanlar üzerinden “algı” yapmayı seviyoruz.
Ya da şöyle söyleyeyim; neden artan nüfusu eleştirmiyor veya yol yapımı gibi durumları eleştirmiyor ya da toplu taşıma araçlarını kullanmak yerine her sabah işine gücüne şahsi aracı ile giden trafik kurallarından bir haber insanları yargılamıyoruz?
Burada tek sorun aslında baktığımızda sadece “insan” ve düşüncesizlik bence.
İnsanın olduğu yerde; kalabalık ve gürültü yaşanabilir. Ama neden empati yaparak bu sorunları anlaşılabilir şekilde dile getiremiyoruz.
Aslında bu durumda hepimiz suçluyuz. Çünkü göç alan bir memlekette nasıl yaşanır bilmiyoruz.
İstanbul ile Ankara trafiği kıyas edilmiyordu ancak bu durum ortadan kalkmış olabilir. Ama insanların Ankara’ya göç etmesinden sonra trafiğin artmayacağını da düşünememek olmaz zaten.
Öyle ki; hangi memleket göç almış ise yaşanan sorunları ve şikayetleri incelemeden veya bunu düşünemeden sadece “depremden dolayı insanlar Ankara’ya” geldi düşüncesine sarılıp uyursak, ülke olarak empatinin yanından geçemeyiz ve düşüncesizlik hepimizi sarar.
O yüzden Ankara’ya her kim gelir ise gelsin; herkes birbirine sahip çıkmalı. Özellikle deprem bölgelerinden Ankara’ya gelen insanların zaten gönül yaralarının olduğunu ve yakınlarını kaybettiklerini unutmadan bu durumu ele almalıyız diye düşünüyorum.
Toplu taşıma araçlarını kullanmayıp, her gün kendi aracı ile işine gücüne giden insanların da elbette kendilerine göre haklı nedenleri var.
Dolmuş, metro, tren veya otobüs hattı çalıştıkları iş yerlerine kadar ulaştırmıyor olabilir. Ya da iş servis imkânı bulunmuyor olabilir. Bu durumlara da hak vermek gerekiyor.
Az önce de dediğim gibi; insanı dışından yargılamamak ve kendimizi diğer insanlar yerine koymamız gerekiyor.
Empati ve düşünce ortak noktamız olur ise; emin olun daha güzel bir Ankara ortamı oluşur ve herkes geçiminin derdine bakar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.