Aleyna Erzurumlu

Aleyna Erzurumlu

Sanal hayatlar, gerçek kayıplar

Günümüzde sosyal medya, hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geldi. Başlangıçta hayatımıza girerken sevdiklerimizle iletişim kurmak, anılarımızı paylaşmak ve bilgi edinmek için kullandığımız bu platformlar, zamanla amacından saparak bizi sanal bir dünyanın içine hapsetti.

Özellikle gençler, bu sanal dünyanın içine bilinçsizce dahil olarak ve asla düşünmeden kendilerini bu akışa kaptırıyorlar. Ancak bu bilinçsiz kullanım, yalnızca gençleri değil, her yaş grubunu da içine alarak toplumda çıkılmaz bir hal almaya devam ediyor.

İnsanlar kendilerini artık ekranların ardında daha cesur ve daha güçlü hissediyor. Gerçek hayatta yüz yüze söyleyemediği sözleri, klavyenin tuşlarına basarak kolayca döküyor. Ne yazık ki bu içini “özgürce” dökmek, kusmak saygısızlığı ve hakareti de beraberinde getiriyor.

"Klavye artisti" olarak tabir edilen bu kişiler, karşısındaki insanın duygularını, onurunu düşünmeden acımasızca eleştirilerde bulunuyor, hatta hakaretler yağdırıyorlar. Bu durum, sosyal medyayı amacından uzaklaştırarak bir tartışma ve nefret alanına platformuna dönüştürüyor, gerçek bir iletişimden ve empati kurmaktan bizi uzaklaştırıyor.

Sosyal medya, bir nevi vitrin görevi görüyor. Herkes en güzel/en özel anını, en pahalı eşyasını, evini, yaşamını, arabasını, eşini, çocuğunu, en lüks tatilini sergileme yarışına giriyor. Mükemmel sofralar, kusursuz selfiler, pürüzsüz ciltler ve en önemlisi hep mutlu aileler… Tüm bunlar, başkalarının hayatlarının ne kadar harika olduğunu düşünmemize neden oluyor. Oysa bu gösterişin ardında çoğu zaman derin bir yalnızlık, mutsuzluk veya tam tersi hiç de mükemmel olmayan bir hayat yatıyor. Gerçekle sanal arasındaki bu derin uçurum, insanları kendi hayatlarını sorgulamaya, memnuniyetsizliğe ve sürekli bir beğenilme çabası, birileriyle karşılaştırma/kıyaslanma döngüsüne sürüklüyor.

Bir zamanlar "özel" olanın kıymetini bilirdik. Yemek sofralarımızı, ailemizle geçirdiğimiz anları, sevdiklerimizle olan özel sohbetlerimizi sadece kendimize saklardık. Şimdiyse bu anların tadını önemini bir kenara iterek sosyal medya için en güzel fotoğrafı çekmek, düzenlemek ve binlerce insanın beğenisine sunmak gibi bir çaba sardı. Özel hayatın gizliliği kavramı neredeyse tamamen ortadan kalktı. Bu durum, güvenliğimizi tehlikeye atmakla kalmayarak aynı zamanda dostlarımızla, akrabalarımızla aramızdaki samimiyeti de sahteleştiriyor. Bir olayı yaşamak yerine, o olayın "sosyal medya için fotoğrafını çekme" kaygısı, anın büyüsünü ve değerini yitirmemize neden oluyor.

Tüketim Çarkının Yeni Yüzleri: Influencerlar

Sosyal medyanın bir diğer tehlikeli boyutu ise, influencer adı verilen fenomenlerin etkisi. Onlar, çoğu zaman uzmanı olmadıkları konularda, ürünleri, hizmetleri tanıtarak takipçilerini bilinçsizce tüketime teşvik ediyorlar. Özellikle de sağlık ve güzellik alanında yapılan öneriler büyük risk taşıyor. Artık birçok kişi, bir krem almadan önce eczacısına veya bir doktora danışmak yerine, en çok takipçisi olan influencerin tavsiyesine kulak veriyor. Ama bu döngünün arka yüzünde influencerların para karşılığı ürün reklam/tanıtım yaptıkları akıllardan çıkıyor. Bugün bir markanın yüz kremini öven fenomenler 1 hafta sonra başka bir marka ile anlaşarak onun yüz kremlerini övüyor. Hem de hiç daha öncesinde başka bir krem önerisinde bulunmamış gibi…

Bakanlık olarak harekete geçildi “sponsor, ürün tanıtım, reklam vb.” ibareleri zorunlu tuttu. Aksi halde para cezalarına kadar giden bu ürün tanıtım, sponsporluk işleri başa çıkılmaz bir hal aldı. Bu tarz ek takviye, aromalı sirkeler, vitamin arttırıcı tarz ürünlerin altlarında hep aynı yorumlar;

*Hamileler/emziren anneler kullanabilir mi?

*Şeker hastaları kullanabilir mi?

*18 yaş altı kullanabilir mi?

*Bu ürün gerçekten işe yarıyor mu?

*”………” fenomenin tavsiyesiyle aldım harikasınız gibi yorumlar.

Şimdi burada sözü size bırakıyorum yıllarca eğitim görmüş doktorlarımıza adeta hakaret eder gibi bir harekettir bu. Cildimize neyin iyi geleceğini bir dermatolog yerine, kimyasal içeriği hakkında hiçbir bilgisi olmayan bir sosyal medya figüründen öğreniyoruz. Oysa her cilt tipi farklıdır, her bünye farklı tepki verir. Birine iyi gelen bir ürün, bir başkasının cildinde kalıcı hasarlara yol açabilir. Bu durum, doktor niteliğinde tavsiyelerin bilinçsizce verilmesinin ne kadar yanlış olduğunu ve insanların kendi sağlıklarını tehlikeye attığını gözler önüne seriyor.

Sosyal medya, doğru ve bilinçli kullanıldığında harika bir araç olabilir. Ancak amacından saptığında, bizi sanal bir illüzyonun içine hapsediyor. Daha fazla beğeni, daha fazla takipçi, daha fazla gösteriş peşinde koşarken, gerçek değerlerimizi, özel anlarımızı ve en önemlisi kendimizi kaybediyoruz. Bu sanal dünyadan bir adım geri çekilip, gerçek hayatın ve gerçek ilişkilerin kıymetini yeniden hatırlamamızın zamanı geldi. Aksi takdirde, bu sanal hayatların bizi gerçek kayıplara sürüklemesi kaçınılmaz olacak.

Sanal Hayata Kapılıp Gerçek Hayatın Güzelliklerinden Mahrum Kalmayın..”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Aleyna Erzurumlu Arşivi