Depreme rağmen hâlâ hazır değiliz

Yarın büyük bir deprem olacakmış gibi... Dünyanın merkezi kaynıyor. Yer kabuğu sarsılıyor, Anadolu geriliyor.

Bilim insanlarının uyarıları, yaşadıkları korkuları ve acı tecrübeleri birleştiğinde, toplumun geneline bir "her an deprem olabilir" duygusunun hakimi oluyor.

Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman... Daha önceden yaşanmış diğer illerimiz… Bu şehirler, sadece haritada yer değiştirmedi; hafızalarımıza kazınanların merkezi oldular.

İstanbul için senaryolar hazır. “Olacak” diyor bilim insanları. “Hazır olun” diyorlar.

Peki, biz hazır mıyız? İstanbul sadece bir şehir değil. İstanbul demek Türkiye demek.

Bu devasa metropol, Anadolu'nun her köşesinden gelen insanları barındırıyor.

Anadolu'nun bütün şehirlerini toplasanız bir İstanbul görmüyorsunuz.

İşte bu yüzden İstanbul'da yaşanacak bir felaket, yalnızca bu ülke değil, tüm ülke çapında kalıcıdır.

Devleti yönetenler Anadolu'yu İstanbul'a taşıdıkça, olası felaketleri de göze almış olanlar oluyorlardı.

Peki, neden bütün yatırımlar, bütün iş sahaları büyük kentlerde toplanıyor?

Neden Anadolu'daki şehirler bu yükü paylaşmıyor? İstanbul bugün nefes alamıyor.

Trafik çilesi, kalabalık, dağılım yapılaşması, altyapı sorunları... 6.2'lik bir kayıp bile insanlara sokaklara döküldü.

Can kaybının olmayışı ve gündüz yaşanması panik havasını biraz azalttı ama endişe baki.

Vatandaşın korkusu boşuna değil. Çünkü kontrolsüz, denetimsiz, doyumsuz müteahhitlerin yaptıkları evlerde.

Zemin etütleri yapılmadan dikilen yapılar, insanlar için mezar olmaya aday. Sermayesi ve Adamı olan arsayı imara doldurur.

Devasa yapıları, hiç düşünülmeden, yalnızca para kazanmak amacıyla yükseliyor. Bir evim olsun diyen aile ise ya bu beton yığınlarının altında can veriyor, ya da canını zor kurtarıyor.

Bu bölgelerde deprem hep konuşuluyor ama depreme göre bir yapılanma asla olmuyor.

Her depremin ardından ekranlara çıkanlar var. Bazıları korkuyor: “Bu beklenen büyük İstanbul depremi değil.”

“Bu deprem, büyük olanı tetikledi.” “Daha büyük bir performansa hazır olun.” Bazıları ise tam tersine rahatlatıyor:

“Bu, depremdi.” “Artık büyük bir deprem beklemiyoruz.” “Enerji boşaldı.”

Peki, şimdi biz hangisine inanalım? Ne olur? Yapılması gereken çok net: Kötümser senaryoları dikkate alarak…

Yarın büyük bir deprem olacakmış gibi hazırlıklı olmak! Bugünden önlem almak, sağlam yapılar inşa etmek, bölgeleri boşaltmak ve insan yaşamını netleştirmek istiyoruz.

Çünkü Allah, zamanı geldiğinde mutlaka kendini hatırlatıyor. Ama biz, o hatırlatmadan önce ne yaptık, asıl mesele bu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Zafer Çam Arşivi