Hama’dan bahsetmeden önce iki önemli tespitimi açıklamak istiyorum. Televizyonlarda yorum yapanlar kanlı Hama katliamını anlatırken başlamasına engel olamadıkları isyanı nasıl bastırabildiklerinden hiç bahsetmediler.
1982 yılındaki İhvan isyanında Hafız Esad o zamana kadar küs oldukları Saddam Hüseyin ile barışıp hatta ayağına gidip Hama’daki sünni İhvan hareketinin lider kadrolarını ve idare merkezlerinin yerini yani adreslerini istedi. O zamana kadar ara sıra kalkışmaya çalışan Irak şiasının adreslerini de kendisinin vereceğini söyledi. Ahmak Saddam 1990’da olduğu gibi hemen kandı ve Müslüman kardeşlerin lider kadrolarının merkezlerini ve lider adreslerini Hafız Esad’a verdi.
İşte katliam bundan sonra başladı. Kendisi selamete erişince Irak şiasının adreslerini vermedi Esad. Zaten vermek niyeti de yoktu. Bu ahmağı kandıracağını tahmin ediyordu. Bu gün olduğu gibi hiçbir Arap ülkesi lideri diğerini istemez sevmez. ”Arap dönek olur” demişler. Arap’tan dost olmaz demişler. Hemen satar kolayca saf değiştirir. Suriye olaylarının başlangıcında Türk Ordusunun verdiği silahları satıp kendisi de karşı cenaha geçenlerin yaptıkları gibi.
Hama ile alakalı ikinci tespit de şöyle:1985 yılında SSR döneminde Hama da Arapça öğrenmek için sınavı kazanıp yola çıkan Özbekistanlı Muhammetcan gemiyle Şam’ın yolunu tutar. (Muhammetcan ile Andican Devlet Üniversitesi’nden beraber çalıştık. En sevdiğim birkaç kişiden birisiydi.)
İstanbul Boğazından geçerken o ezan seslerini daha fazla işitebilmek için gözlerime uyku girmedi. Tam geçerken iki yakadan da ezan sesleri geliyordu. Bu, şahit olduğum vaziyeti bana gösteren Allah’a dualar ettim. “Gemi ya bozulsa veya kıyıya çarpsa da biraz daha beklesek diye de yalvardım Allah’a diyor Muhammetcan. Lazkiye’den karaya çıktık. Şam’dan gelen KGB ajanları beni alıp elçiliğe götürmek üzere yola çıktık. Hama’da teröristler yolumuzu kesti. Araçtan indirdikten sonra pasaportlarımıza baktılar. Benim adımdan dolayı “sen bu tarafa geç bizdensin” dediler. Diğerleri Rus idiler. Onları kurşuna dizdiler. Ben şoförle beraber Şam’a elçiliğe gittim. Oradan da Mokova’ya gönderdiler. Araştırdıktan sonra benim söylediklerim doğru çıkınca tekrar gönderdiler” demişti. (Muhammetcan 2005 Andican katliamında öldürülen 50 bin insandan birisiydi) Muhammmetcan yollarını kesenlere “terörist” dediği zaman “yok onlar Müslüman kardeşler, onlar güzel insanlar bak sana bir şey yapmamışlar” dediğim zaman endişelenmişti. O zamana kadar yaz tatilinde Türkiye’ye gelme planı yaptığımız Nuhammetcan bu olaydan sonra mesafeli davranmaya başladı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.