
Sefer Aşır Eraslan
Çöl güneşi
Yıllar geçti hiç bu kadar uzun süre konuşmuşluğum yoktu. Uzun zamandır görmüşlüğüm de yoktu. Dilşad oldum. Çünkü rüyalar kısa sürerdi. Hep seni bir kez de olsa rüyada bile olsa görüp temaşa etmeyi arzulardım. Rüyalarıma girmiyorsun diye üzülürdüm. Bu da çok fazla denilmeyecek bir arzuydu. Sadece üç cümlelik bir saadet vaktiydi bu zaman. Ama ne büyük bir huzur vaktiydi bu vakit. Rüyalar gerçek olsa, başka bir şey istemezdim. Bu vakit bir hakikat zamanı olsaydı! Sarılarak öpmeyi arzuladım. Ama ne mümkün sarılarak öpmek yerine kapıdan içeri girince çöl güneşiyle yanan gönlüm, karların eridiği gibi eridi, bir vahaya kavuşmuşçasına unuttu her şeyi. Sam yeli bile olsa, azıcık serinlik dahi verse büyük huzur vakti olur diye düşündüğüm hayal ettiğim zamanı yaşamış oldum. Demek güneşler de bazen yakmayarak bir kısa zaman, bir an bile olsa serinlemeye fırsat tanıyordu. Oysa babaları görmek, hele hele yıllar sonra o eski halinle görmek saadetin zirvesiydi. Bu eskimemişliği, bu hep güzel kalışı merak etmedim. Çünkü hiç değişmeyen, hep o eski haliyle kalmak üç çeşit insan için geçerliydi. Ben de buna inanıyordum. Şimdi gördüğüm bu hal şahidim oldu.
Seni uzun zaman oldu görmeyeli. Düşlerime bile gelmez oldun. Küsmezsin biliyorum. Lakin bu ayrılığın neden olduğunu da çözemedim. Ansızın geldin. Babalar gününe yakın zamanda geldin. Bu vuslat zamanı mı dedim bekliyorum. Sadece vuslata ermekle kalmayacağız kirlenmiş bir alemden bilinmeyen haber alınmayan aleme göçeceğim. İki cihan olan varlığında bir cihana sığmayan koca yürekli kahraman! Evimizin eski hali ile anamdan sordum seni. “Şimdi gelir hep burada namazını kılar” dedi. Tarif ettiği yer bildiğim yerdi. Senin namazlarda tercih ettiğin yerdi. Senin gibi bilge kişilerin aydınlatmadığı dünyamızı şarlatanlar aydınlatıyordu. Aydınlık dersen buna elbette. Hiç şikayet etmeyeceğim. Sitem de etmeyeceğim. Bu kısa zamanı lütfeden Yaratan’a şükür, hamd ve senalar etme makamındayım. Ne kadar güzel oluyor. Sık sık gelsen diyeceğim. Bu defa da bu kadar gönül okşayıcı olmamasından endişeleniyorum. Hani ayrılıklar ne kadar uzarsa, sevenler ne kadar uzakta iseler muhabbet ve hasrette o kadar çok oluyordu ya… İstersen sen her şeye rağmen yine gel. Sık sık gele arkanı unutma. İstersen ben geleyim hiç ayrılmamak üzere.
Gelirken sana bir selama bile değmeyen sahte aşkların yalancı hediyelerini getirmeyeceğim. Çünkü bir selama bile değmeyen aşklar ölmeye yok olmaya mahkumdur. Gerçeği ve bir dünya dolusun hasreti getireceğim. Hasretim bittiği için seni oyalayacak laflar yerine sevginle şad olacağım.
Babam sana rahmet, sana aziz olmanı diliyorum. Rahmet ve merhamet diliyorum. Ruhun şad olsun, görüşmek buluşmak ümidiyle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.