
İrfan Paksoy
İSTANBUL’UN İŞGÂLİ-4
GENEL
105 yıl önce 16 Mart 1920 tarihinde Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul, İtilaf Devletleri tarafından işgâl edilmişti. Bugünkü makalem de daha önceki üç makalemde yayımlanan bu konunun devamı mâhiyetinde ve dördüncü bölümü olacak.
YENİLENEN SEÇİMLER…
Ali Rıza Paşa Hükûmeti, Meclis-i Mebûsan seçimlerinin 7 Kasım 1919 tarihinde yapılmasını kararlaştırır. Seçimler iki dereceli olduğundan uzun sürer ve hemen hemen tüm seçim bölgelerinde tamamen Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti (AvRMHC)’nin egemenliği altında gerçekleşir. Gayrı Müslimler ile Hürriyet ve İtilaf Fırkası [1] bu seçimi boykot eder. Seçimlerde ağırlıklı olarak AvRMHC tarafından desteklenen kişiler seçilirler.
HEYET-İ TEMSİLİYE’NİN ANKARA’YA GELMESİ…
Temsil Heyeti Başkanı Mustafa Kemâl Paşa’nın 17 Aralık 1919 tarihinde seçilen mebuslara gönderdiği telgrafta, Mecliste aynı amacı gerçekleştirecek güçlü ve kararlı bir grubun oluşturulması için mebusların Temsil Heyeti ile görüşmesi, Temsil Heyeti’nin bir süre sonra da İstanbul’a yakın bir yere taşınacağı, Mebusların İstanbul’a gitmeden önce Ankara’ya gelmeleri ve görüşmelerin orada yapılacağı bildirilir.
Sivas’tan karargâhı ile birlikte ayrılan Temsil Heyeti Başkanı Mustafa Kemâl Paşa 27 Aralık 1919 tarihinde Ankara’ya gelir ve görülmemiş bir coşku ile karşılanır. Bu müstesnâ halk desteği, Millî Mücadele adına büyük bir manevî güç olmuş, Ankara bundan böyle yüzyıla damgasını vuracak ve dünyadaki bütün ezilmiş halklara bir model oluşturacak Kurtuluş Savaşının, bağımsızlığın, Cumhuriyetin ve çağdaşlaşma sürecinin merkezi olmuştur.
MEBUSLARA GÖNDERİLEN TELGRAF VE GÖRÜŞMELER…
Mustafa Kemâl Paşa, 29 Aralık 1919 tarihinde bir telgraf bir bildiri daha yayımlayarak, Mebusan Meclisine seçilen ve İstanbul’a gidecek mebuslarla Ankara’da buluşup görüşmenin uygun olacağını, Mebusan Meclisine gidecek mebuslarla Ankara’da bir Danışma Kurulu hâlinde çalışılacağını Temsil Heyeti Danışma Üyeliğine seçilecek mebusların Ocak 1920 ayı başından itibaren Ankara’ya gelmeleri gerektiğini, mebuslarla yapılacak görüşmelere diğer mebuslardan da mümkün olduğu kadar çok katılım olması arzulandığını bildirdi.
3 Ocak 1920 tarihinden itibaren mebusların bir kısmı, küçük gruplar hâlinde Ankara’ya uğrayıp Mustafa Kemâl Paşa ile görüşürler.
SON OSMANLI MEBÛSAN MECLİSİ…
Mebûsan Meclisi 12 Ocak 1920 tarihinde İstanbul’da açılır. Ancak Temsil Heyeti Başkanı Mustafa Kemâl Paşa tarafından arzu edilen şeylerin bir kısmı bu Mecliste gerçekleşemez.
İstanbul’daki durumun hassasiyet arz etmesi nedeniyle ne Mustafa Kemâl Paşa, Meclis başkanlığına seçilebilir, ne de Mecliste Müdafaa-i Hukuk Grubu kurulabilir.
Mebuslar, Müdafaa-i Hukuk Grubu gibi doğrudan Anadolu Hareketini çağrıştıran iddialı bir isim altında bir araya gelmeyi İstanbul’un o günkü durumunda tehlikeli bulurlar ve bunun yerine Felah-ı Vatan Grubu ismini uygun görürler. Bu grup 7 Şubat 1920 tarihinde 80 kadar mebusla kurulmuş, daha sonra da bu grubun başkanlığına Celâleddin Arif Bey seçilmiştir.
İŞGÂLCİLERİN BASKISI…
Müttefikler, Kabinenin bazı üyelerinin milliyetçi eğilimlere sahip olması nedeniyle, Ali Rıza Paşa Hükûmetinden memnun değillerdi. Kabinedeki milliyetçi eğilimlere sahip üyelerin başında Harbiye Nâzırı Mersinli Cemal Paşa gelmekteydi.
Bunun sonucu olarak, üç Müttefik (İtilaf Devletleri) Yüksek Komiseri [2] adına Fransız Yüksek Komiserliği tarafından Sadrazam Ali Rıza Paşa'ya 20 Ocak 1920 tarihinde verilen bir nota ile, Harbiye Nâzırı Cemal Paşa ve Gnkur.Bşk. Cevat Paşa'nın istifası istenir.
Ali Rıza Paşa, Kabinesiyle topluca çekilmektense, bu notayı kabul etmeyi uygun gördür ve ertesi gün bahse konu iki paşanın istifası Yüksek Komiserlere bildirilir.
RESTLEŞME…
Ali Rıza Paşa Kabinesinin Müttefik ültimatomuna boyun eğmesi, Temsil Heyeti Başkanı Mustafa Kemâl Paşa’yı son derece sinirlendirir. Ayrıca, Ali Rıza Paşa'nın, 14 Şubat 1920 tarihinde yayımladığı bildiriyle, millî iradenin temsil edildiği makamın Mebûsan Meclisi olduğunu belirterek, Ankara'yı geçersiz sayması üzerine, Mustafa Kemâl Paşa, (AvRMHC) Temsil Heyeti adına 22 Şubat 1920 tarihinde yayınladığı bir genelgeyle Milletin varlığı ve devamı esasına dayanan millî teşkilâtın, vatanın her köşesinde geniş çapta ve yaygın bir şekilde kökleşmesine eskisi gibi devam edilmesi konusunu tüm Müdafaa-i Hukuk teşkilatlarından bir kere daha önemle rica eder.
Not: Devam edecek
© 2025. Bu makalenin / yazının içeriğinin telif hakları yazarına ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği kaynak gösterilerek yapılacak kısa alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.
SONNOTLAR
[3] Hürriyet ve İtilaf Fırkası – HvİF (Özgürlük ve Uzlaşı Partisi), Osmanlı Devleti’nin son yıllarında II. Meşrutiyet döneminde iktidardaki İtytihat ve Terakki Fırkasına karşı kurulmuş en önemli partisidir. HvİF’nin 1911-1913 arasındaki ilk etkinlik dönemi, 23 Ocak 1913'te İttihat ve Terakki'nin Bab-ı Âlî Baskını ile hükûmeti ele geçirmesiyle sona ermiştir. Mondros Mütarekesi’nden sonra Ocak 1919 ayında yeniden kurulan parti, 1920 yılı başlarında etkinliğini kaybetmiştir. HvİF, siyaseten (çeşitli millet ve etnik unsurlardan oluşan) Osmanlı Devleti’nin (İttihat ve Terakkî’nin savunduğu üzere) “merkezî” bir yönetim şeklinde değil de “adem-i mekezi” (merkezi olmayan) bir şekilde yönetilmesini savunuyordu. Kasım 1919 ayında yapılan son Osmanlı Mebûsan Meclisi seçimlerine HvİF ile ondan ayrılan grupların hiçbirisi katılmamıştır. Bu seçim, Sivas ve Ankara'dan yönetilen Müdafaa-i Hukuk hareketinin kesin galibiyetiyle sonuçlanmıştır.
[2] Diplomaside ‘yüksek komiser’ rütbe, statü ve rol bakımından büyükelçiye eşdeğer kabul edilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.