İsmet TAŞ
Çocuklarımızın sessiz çığlığını ne zaman duyacağız?
Malumun ilanı diyeceksiniz. Biliyoruz farkındayız diyeceksiniz. Ne yapalım elden ne gelir diyeceksiniz. Çaresizliğinizi anlatacaksınız. Suçu birilerine yükleyerek vicdan azabından kurtulmaya çalışacaksınız.
Peki ya vurdumduymazlığınıza, umursamazlığınıza, üç maymunu oynayışınıza neler diyeceksiniz?
Hatta daha da ileri gideceksiniz, ırkçılık ve kavmiyetçilik yapacaksınız. Ben Arap sevici değilim diyeceksiniz. Bırakın çocukların katledilmesinin engellenmesine, bu uğurda mücadele edenlere engel olacak, gayri insani, gayri ahlaki bütün insani değerleri, dümdüz eden laflar edeceksiniz.
Acaba hiç düşündünüz mü? O masum, günahsız, her şeyden bihaber, çevresinde olup bitenlerin bile farkında olmayan çocukların çığlıkları size ne anlatıyor, hangi mesajları veriyor?
Bize sahip çıkmıyorsunuz, iki elimiz yakanızda olacak, bunun hesabını Allah katında soracağız, SİZİ ALLAH’A ŞİKÂYET EDECEĞİM dediğini duyuyor musunuz?
Çocuklarımızın sessiz çığlığı bakın ne diyor bizlere;
“Kedinize, köpeğinize verdiğiniz değeri bize veriyor musunuz? Onlara acıdığınız, üzüldüğünüz kadar, onlar için kıyasıya birbirinizle kavga ettiğiniz kadar, bize üzülüyor musunuz? Bizi katledenleri lanetliyor musunuz?
Siz en hayati ihtiyaçlara, her türlü yiyeceğe, içeceği, gıdaya, ilaca ulaşırken, biz bütün bunlardan mahrum olarak ne zaman katledileceğimizi beklediğimizi biliyor musunuz?
Sizin çocuklarınız, hangi okula gideceğim, büyüyünce ne olacağım, hangi işe girip başarılı olacağım diye hayaller kurarken;
Bizler hayal bile kuramıyoruz. Çünkü bizler katlediliyoruz. Bizler büyümüyoruz bile.
Sizin çocuklarınız, yiyecek beğenmezken, biz aç yatıyoruz, açlıktan ölüyoruz.
Sizin çocuklarınız hangi ayakkabıyı, hangi kıyafeti giyeceğim diye tercih yaparken;
Bizler yalın-ayak çıplak dolaşıyoruz.
Sizin çocuklarınızın en ufak bir ateşi çıksa (ki Allah korusun çıkmasın) hastane, hastane dolaşır, telaşlanır, panikleyerek her türlü tedavi yolu ararsınız.
Bizler bulaşıcı hastalıklardan, doktorsuzluktan, ilaçsızlıktan ölüyoruz.
Biliyor musunuz? Havalar çok soğuk,
Üşüyoruz!
Sığınacağımız ne bir çadırımız var ne de bir evimiz. Olanı da bombalıyorlar.
Biz soğuktan donarak ölmeye hazırız!
Siz çocuklarınızı üşütmeyin olur mu?
Ağlamayın! Biz ölüme gülerek gidiyoruz. Şehadet şerbetini içerek gidiyoruz.
Biz şehidiz.
Çocuklar şehit olur mu diyeceksiniz? Evet olur.
Rüyalarımızda, Peygamberimizin şefkatli, merhametli elleriyle başımızı okşadığını görüyoruz.
Ne olur, sizde bizim başımızı okşayın. Hiçbir şey yapamıyorsanız tarafınızı belirleyin. Bizi katledenleri lanetleyin. Bize sahip çıkın. Ölmemize izin vermeyin.
20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü değil mi? Yaşam, korunma, eğitim, sağlık, barınma gibi evrensel haklarımız var değil mi? Peki hani nerede? Bu haklarımızın katil İsrail tarafından elimizden alındığını görmüyor musunuz?
Biz daha doğmadan, doğum belgesi yerine ölüm belgesi düzenleniyor.
Her canlının yaşam hakkı var diyorsunuz ya, bakın biz canlıyız, biz daha minik çocuklarız, çaresiz, zavallı, biçare çocuklarız. Yaşam haklarımız elimizden alınıyor. En temel haklarımız bütün dünyanın gözleri önünde yok ediliyor.
Biz Gazzeli çocukların suçu ne? Umut etme hakkımız bile yok. Biz kime ne yaptık da bizi öldürüyorlar.
Biz yaşamak için korku, yoksulluk ve yoklukla mücadele ediyoruz. Okula gitmek, parka gidip oynamak, gülmek, koşmak, umut etmek, gözyaşlarımız dinsin artık istiyoruz.
Gazze’de çocuk olmak nasıl bir şey hissedebiliyor musunuz?
BİZ GAZZELİ ÇOCUKLAR, ÖLEN İNSANLIĞINIZI SEYREDEREK, ÖLÜMÜ BEKLİYORUZ.”
Not: Değer dostlarım;
Çocuklarımızla ilgili daha birçok gerçeği duymak istiyorsanız;
20 Kasım 2024 Çarşamba günü, saat 13.00 de, Ulucanlar Cezaevi Müzesi Sinema Salonunda, Yeryüzünde Adalet Kadın Hukukçular Platformu, Kudüs ve hukuk grubu tarafından hazırlanan, FİLİSTİNLİ ÇOCUKLARA YÖNELİK HAK İHLALLERİ VE SOYKIRIM 2023 raporunu dinlemeniz için sizleri davet ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.