Çöpe Giden Gelecek ..: İsrafın getirdiği sessiz felaket

Geleceğimizi Tüketiyoruz

Ülkemiz, seksen beş milyonluk nüfusuyla Anadolu coğrafyasında, metrekare başına düşen kişi sayısı açısından en yoğun nüfuslu ülkelerden biridir. Üstelik büyükşehirlerde bu yoğunluk daha da artmakta, bazı metropollerde kilometrekare başına 2000'in üzerinde insan düşmektedir. Göç, geçici sığınmacılar ve günübirlik dolaşan nüfus da hesaba katıldığında, Türkiye'nin fiili tüketim yükü yaklaşık 90 ila 100 milyon kişi düzeyine ulaşmaktadır.

Bu rakamlar yalnızca demografik değil, aynı zamanda sosyo-ekonomik bir uyarıdır. Çünkü bu kadar kalabalık bir nüfusun günlük ihtiyaçlarının karşılanması; su, enerji, gıda, ulaşım ve atık yönetimi gibi temel hizmetlerin planlı, verimli ve sürdürülebilir şekilde yönetilmesini şart koşar. Ancak gerçekler, maalesef bu ihtiyaçların önemli bir kısmının israfla sekteye uğradığını gösteriyor.

Bugün hem Türkiye’de hem de küresel ölçekte en fazla eleştirilen konulardan biri israf kültürüdür. Gıda israfı, su israfı, enerji israfı ve emek israfı yalnızca ekonomik kaynakların boşa gitmesi değil; aynı zamanda doğal dengeyi bozan ve gezegenin taşıma kapasitesini zorlayan bir tehdittir.

İsrafın bu denli yaygınlaşmasında, tüketim alışkanlıklarımızın ve toplumsal farkındalık düzeyimizin önemli bir rolü vardır. Çünkü bizler bir şeyi çöpe atarken aslında sadece onu değil; ona harcanan emeği, suyu, toprağı, enerjiyi ve zamanın da israf edildiğini çoğu zaman fark etmiyoruz.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre:

-Dünya genelinde her yıl 1.3 milyar ton gıda çöpe gitmektedir.

- Bu israfın ekonomik karşılığı yaklaşık 1 trilyon dolar, çevresel karşılığı ise yüz milyonlarca ton karbonsalımıdır.

- Türkiye, dünyada en çok gıda israfı yapan ilk 10 ülke arasında yer almakta; yıllık 18 milyon ton gıda çöpe gitmektedir.

- Türkiye İsrafı Önleme Vakfı’nın verilerine göre ise her gün 6 milyon ekmek çöpe atılmaktadır. Bu da yılda yaklaşık 2 milyar 200 milyon adet ekmeğin israfı anlamına gelmektedir.

Oysa sadece bu ekmek israfı bile doğru değerlendirilseydi, her yıl 500'den fazla okul, yüzlerce sağlık ocağı, çok sayıda tarım yatırımı veya ağaçlandırma projesi gerçekleştirilebilirdi.

Tüketim toplumunun en dramatik örneklerinden biri de moda sektörü üzerinden yaşanmaktadır. Hızlı moda (fast fashion) adı verilen üretim anlayışı, sezonluk trendlerle sürekli yenilenmeyi teşvik ederken, devasa bir israf zincirini de beraberinde getirmiştir.

- Dünya genelinde her yıl 100 milyar adet kıyafet üretilmektedir.

- Bu kıyafetlerin yaklaşık %30’u hiç giyilmeden çöpe atılmaktadır.

- Moda endüstrisi, dünya su kaynaklarının %20’sini tüketmektedir.

- Bir tek kot pantolonun üretimi için 10.000 litre su harcanmaktadır.

- Küresel karbon salımının yaklaşık %10’u tekstil sektörü kaynaklıdır.

Türkiye, yıllık kişi başına düşen 1.300 metreküplük su miktarıyla su stresi yaşayan ülkeler sınıfındadır. Ancak günlük ortalama su tüketimi 220 litreyi aşmaktadır. Tarımda yapılan bilinçsiz sulama, evlerde gereksiz tüketim ve sanayide verimsiz kullanım sonucunda her yıl milyarlarca ton su boşa harcanmaktadır.

Emek israfı ise daha çok eğitim ve iş gücü kayıpları üzerinden görünür hale gelir. Bir iş yerinde yapılmayan planlama, kamu kurumlarında zaman yönetimsizliği, niteliksiz insan kaynağı kullanımı, eğitimde karşılıksız diploma dağıtımı gibi örnekler aslında görünmeyen ama çok ciddi bir emek israfı anlamına gelir.

Bu noktada çözüm sadece yasaklarda ya da denetimlerde değil; toplumsal bilinçlenme ve sorumlu

Birey davranışında saklıdır.

- Tükettiğimiz her lokmayı, aç bir çocuğun sofrasından eksilen bir nimet gibi düşünmeliyiz.

- Akıttığımız her damlayı, susuzluktan kuruyan bir ağacın gövdesi gibi görmeliyiz.

- Harcadığımız her boş zamanı, kaybolan bir fırsat olarak değerlendirmeliyiz.

Bireylerin tüketim alışkanlıklarını sorgulaması, okullarda israf karşıtı eğitimlerin artırılması, yerel yönetimlerin atık yönetimi ve geri dönüşüm projelerine ağırlık vermesi, medya ve kamuoyunun bilinçlendirme kampanyaları yürütmesi artık bir tercih değil, zorunluluktur.

İsraf, sadece bugünü değil, yarını da tüketir. Her bireyin küçük gibi görünen tüketim kararları, milyonların oluşturduğu büyük etkiler zincirine dönüşür. Bu zinciri kırmak için önce farkına varmak, sonra da harakeke geçmek gerekir.

Pazardan tane ile domates almak, dilimle karpuz almak, ekmeği dilimle almak görgüsüzlük değil israfa karşı duyarlılıktır.Tüketeceğinzi kadar almak israfı önlemeye yönelik dilinçli tercihtir.Aynı kıyafeti bir kaç sezon giymek geleceğimiz olan evlatlarımıza temiz çevre bırakmak bilincidir.

Unutmayalım:

İsraf ettiğimiz her şey, bir başka yerde eksikliği hissedilen bir hayat hakkıdır.

Ve biz o hakkın ya savunucusu, ya da yok edicisi oluruz.

Saygılarımla…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Adem Öztürk Arşivi