
Ömer Aydos
Dağ fare doğurdu
Süper Ligin 25. haftasının kapanış maçında Pazartesi akşamı oynanan Galatasaray-Fenerbahçe karşılaşmasının yüzyılın derbisi olacağı, yer yerinden oynayacağı, yok şöyle olacak yok böyle olacak gibi birçok şeyin konuşulduğu maçta “dağ fare doğurdu”. Üstelik ilk kez bir lig maçının yabancı hakem tarafından yönetilecek olmasının da birçok dedikodusu oldu maça kadar.
Fakat hiç de beklediğimiz gibi olmadı maç. İstanbul Valiliği ve emniyet güçlerinin olağanüstü emniyet tedbirleri almasının faydasını da gördük maç esnasında ve sonrasında. Ne maç öncesi, ne maç oynanırken, ne de maç sonrası herhangi olumsuz bir şey yaşanmaması inşallah örnek olmuştur bundan sonraki maçlar ve şehirler için.
İki takım da maça temkinli başladı, öyle devam etti ve öyle de bitirdiler. Tatsız tuzsuz bir derbi maçı oynandı. Her iki takım da öncelikle savunma yapmayı düşünüp gol yememeye odaklanmıştı. Bu tabi ki ev sahibi ekip Galatasaray’a yarıyordu, beraberlik halinde aradaki 6 puan farkı korumuş ve artı ikili averajı da kapmış olacaktı böylelikle ve Okan Buruk hoca da bunu istiyordu ve istediğini aldı.
Şimdi gelelim Fenerbahçe ve hocası Jose Mourinho’ya. Arkadaş sana galibiyetten başka sonuç yaramıyor. Ne bu korkaklık, neden biraz daha cesaretli oynamıyorsun, maçı nasıl tahlil edemez Mourinho. Dakikalar geçtikte rakibin senin üzerine gelmiyor, gelemiyor, kendi sahasında top çevirip duruyor, beraberlik istediği her halinde belli. Sen neden özellikle son yarım saat tüm hücum silahlarını kullanmayı denemiyorsun. Tadiç 90 dakika boyunca hiçbir şey yapmadı, Edin Dzeko bir iki pozisyon dışında o bildiğimiz topu tutan, oyunu okuyan ve arkadaşlarına gollük servisler yapan Dzeko değildi. En Nesyri ise maçın ilk dakikasında yakaladığı ve avuta attığı pozisyon dışında hemen hemen hiç pozisyona giremedi ve rakip defans arasında kayboldu.
Mourinho, en azından ikinci yarıya başlarken bir oyuncu değişikliği ile başlamalı ve 60’ıncı dakikasından sonra da tüm silahlarını kullanmalıydı. Şimdi 1 puan işine yaradı mı, rakip istediğini aldı ve yüzde 85 şampiyonluğa yaklaştı bu sonuçla. Hem rakip çok isteksiz ve hiç kazanmayı düşünmezken sen nasıl bu ikramı elinin tersi ile itersin. En azından 65-70 inci dakikalarda Tadic’in yerine Talisca’yı veya İrfan Can Kahveci’yi, ilerleyen dakikalarda ise Cenk’i bile oyuna katıp mutlak kazanmayı düşünmeliydin. Üstelik Skiniar, Çağlar yerine giren Djicu ve Yusuf’tan oluşan defans hattın hemen hemen hatasız ve çok güvenli oynamışken, orta sahanda Kostiç ve Fred’in de çok iyi bir maç çıkartırlarken galibiyeti nasıl kaçırırsın akıl alır gibi değil.
Pazartesi akşamı Fenerbahçe’de Syzmanski, Tadiç ve biraz da Dzeko dışında kötü oynayan yoktu aslında. Biraz da Oğuz önceki maçlar kadar ileriye fazla destek veremedi, fakat ikinci yarının ortalarında ceza sahasına orta-şut karışımı attığı top tam kaleye girecekken Muslera’nın mükemmel müdahalesi ile kornere çelmesi dışında Oğuz da fazla bir varlık gösteremedi. Bunun dışında Muslera yine iki-üç pozisyonda daha başarılı müdahaleleri ile takımına ve hocasına güven veren bir oyun çıkardı.
Fenerbahçe kalesine ise hemen hemen maç boyunca pek top gelmemesine rağmen, Barış Alper’in ceza sahasına bir ortası vardı bu top kimseye değmeden köşeye gidiyordu, burada da İrfan Can Eğribayat iyi bir refleksle bu topu çıkardı, ikinci bir pozisyonda Franskowski sağdan ceza sahasına girdi çıkardığı topu yine İrfan Can ayağı ile ceza sahası dışına çeldi. Bu iki pozisyon harici Sarı Kırmızılıların herhangi bir atak girişimi de olmadı zaten.
Şimdi bir de maç sonu demeçlerine değinmek istiyorum. Fenerbahçe teknik direktörü Jose Mourinho’nun hakemi çok beğenmesi ile birlikte hakem odasına gidip tebrik etmesi ve maçın 4. hakemi Kadir Sağlam’a dönerek “Bu maçı bir Türk hakemi yönetseydi felaket olurdu” demesi ile Galatasaray Teknik Direktöre Okan Buruk’un “Hayatımda gördüğüm en rezil hakemdi, maçı katletti, meğerki Türk hakemlerine haksızlık etmişiz” demesi arasında büyük bir zıtlık var.
Neden iki teknik direktör de farklı görüşteler. Aslında benim görüşüm de Mourinho ile hemen hemen aynı. Sloven hakem Slavko Vincic de aslında beraberlik ister gibi bir tavır içindeydi, “Ne şiş yansın, ne kebap” der gibi bir maç yönetti. Fakat bence nispete iyi bir maç yönetti. Bir iki hatalı faul kararları verse de maçın sonucuna etki edecek herhangi bir hata yapmadı. Ayrıca maç otoritesi mükemmeldi. Hiçbir futbolcu itiraz için yanına yanaşamadı. Kararları yanlış da olsa kesin ve kararlıydı. Bir iki ufak hata yapmadı değil. Örneğin Mert Müldür’e yapılan faulde oyunu devam ettirip sarı kartı sonra çıkarsa daha iyi bir hakemlik örneği vermiş olacaktı. Çünkü o pozisyonda Fenerbahçe çok önemli bir gol pozisyonuna girecekti ve rakibi 2’ye 2 yakalamıştı ve atak gol ile sonuçlanabilirdi.
Şimdi Okan hocanın açıklamaları hiç inandırıcı değil, zaten konuşurken de yüzünden ve sesinin titremesinden söylediklerine kendinin de inanmadığı belli oluyor. “Hakemi hiç beğenmedim, maçı rezil etti, sürekli oyunu durdurdu ve hep yanlış kararlar verdi, Türk hakemlerine şimdiye kadar haksızlık etmişiz” diyor. Eeee tabi böyle konuşacak. Çünkü yalandan kendini yere atıp, numaradan kıvrananlara itibar etmedi, uyduruk penaltı çalmadı, buz gibi golü iptal etmedi. İki de bir VAR’a gittiği halde yanlış kararlar vermedi. Adam dürüstçe maç yönetmeye çalıştı. Kanımca eğer Türk hakem olsaydı Oğuz’un attığı golü iptal edemez, Lemina’nın da koluna değen pozisyonda penaltı verebilirdi. Bence ikisinde de doğru karar verdi hakem. Buna rağmen Okan Buruk’un hakemden ağlaması çok komik. Kimse aptal değil ve herkes de Okan’ın bu açıklamalarına gülmüştür diye düşünüyorum.
Galatasaray takımı çerçevesinden maçı tahlil etmemiz gerekir ise, yönetimi tebrik etmek isterim. Bu Lemina denen eski futbolcularını almaları ve bu maçta oynatmaları Galatasaray’ı hemen hemen şampiyon yapmıştır. Maçın yıldızı Lemina’ydı bence. Adam çok diri, güçlü ve akıllı, sezgisi çok yüksek. Birçok pozisyonu harika sezdi ve tam yerinde müdahaleler ile kalesi için tehlike olmaktan çıkardı. Mükemmel oynadı, onun dışında Sarı Kırmızılılardaki tüm futbolcular vasat ve etkisizdi. Osimhen’e top taşıyamadılar ve o da Fenerbahçe stoperleri arasında kayboldu zaten. Etki gösteremedi, buna rağmen yine de iyi boğuştu diyebiliriz.
Sonuçta Mourinho’nun korkaklığı yüzünden Fenerbahçe 3 puan alamadı, Galatasaray ve Okan Buruk ise istediğini elde etti. Beraberlik onların işine yarıyordu ve öyle de oldu. Gerçi 3 puanlı sistemde ne olur bilinmez ama çok büyük sürprizler olmaz ise Galatasaray şampiyon olmuştur. Fenerbahçe de her sene olduğu gibi yine 2. sırada kalacak ve umutlarını seneye taşıyacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.