Ömer Aydos
Süper Lig’de ilk yarı
Trendyol Süper Ligi erken ara verdi. İlk yarının bitimine daha 2 maçlık bir süre varken TFF’nin böyle bir karar alması şaşırtıcı oldu bizim açımızdan. Yine de şu ana kadar oynanan maçlar için bir ilk yarı değerlendirmesi yapılması gerekiyor.
Lig başlarken 3 veya 4 şampiyon adayının yarışa ortak olabileceği varsayılırken, 16. maçlar sonucunda bu sayının 1,5’a düştüğünü üzülerek görüyoruz.
Bu sayı nasıl 1,5 derseniz şöyle açıklamak istiyorum: 1. Galatasaray, buçuk da Fenerbahçe olarak açıklayabilirim.
Sezon başlangıcında oynanan Süper Kupa finalinde Beşiktaş’ın Galatasaray’ı 5-0 gibi sükseli bir skor ile yenerek kupayı kazanması çok sevindirici olmuştu. Çünkü son 2 yıldır şampiyonluğa ambargo koyan Sarı Kırmızılılara tek rakip olan Fenerbahçe’nin yanında Beşiktaş’ın da yapmış olduğu iyi transferlerle birlikte bu sezon ortak olacağı ve yarıştan düşmeyeceği varsayılmıştı.
Trabzonspor için de doğal olarak yarışın içinde olması her zaman düşünülmüştür. Bu takımların dışındaki takımların tamamı için ise düşmeme ve Avrupa Kupalarına katılabilme veya orta sıralarda yer alabilme savaşı verecekleri zaten ortak bir görüştü.
Fakat haftalar geçtikçe hiç de umduğumuz gibi olmadı. Ne José Mourinho’lu Fenerbahçe ne de İmmobile, Rafa Silva ve Paulista’lı Beşiktaş istenilen görüntüyü veremediler.
Trabzonspor ise daha ilk haftadan itibaren büyük düşüşe geçmiş ve hoca değişikliğine giderek adeta “ben yokum, beni saymayın” dercesine kötü sonuçlar almaya ve puan sıralamasında düşme hattının hemen üzerine demir atmıştı.
Beşiktaş’ın ise ilk 7-8 haftadan sonra hızla geriye gitmesi ile önce yönetim, sonra hoca istifaları ile Trabzonspor’dan sonra “ben de çekiliyorum, siz ne haliniz varsa görün” demesi ile yarış sadece iki takıma kalmış oldu.
Fenerbahçe ise bambaşka bir camia. Sezon başı sükseli transfer ve hoca gelişleri hep muhteşem olur. Geçen yıl rekorlarla 99 puan alan ve yarışı kıl payı kaybeden bir hocayı göndermek başka hiçbir kulüpte ne yaşanır ne görülür. Sonrasında ise Dünyanın kalburüstü hocalarından biri ile anlaşılır ve takımın başına getirilir, sonrası yine hüsran… Bu böyle defalarca tekrarlanır.
Galatasaray’ı değerlendirdiğimiz de ise geçen yılın daha da üzerine çıkarak muhteşem bir ilk yarı geçirdi diyebiliriz. Birçok rekoru ya egale etti ya da kırdı. Osimhen gibi bir dünya yıldızını takıma getirmek gerçekten büyük başarı. Ayrıca orta sahaya alınan Sara da müthiş bir yetenek, soğukkanlı ve müthiş zeka ve teknik ile adeta takımın maestrosu. Torrera yine çalışkan, Mertens yine iyi işler yapıyor. Ve ilk yarının bence en iyisi Yunus Akgün, müthiş oynuyor. Cim Bom’da ilk yarı sadece İcardi vasattı, Batshuayi yine yedek bekledi, az katkı yaptı. Okan hoca müthiş oynatıyor takımını, Davinson, Abdulkerim emniyet sübabı. Galatasaray takım olarak diğer takımlardan çok üstün futbol oynuyor ve bulunduğu yeri hak ediyor.
Kısacası Galatasaray ilk yarıyı hem oyun olarak hem de puan olarak büyük farkla önde kapattı. Fenerbahçe’nin de bu görüntüsü ile yarışı fazla sürdürebilmesi mümkün değil. O yüzden şampiyon adaylarını 1,5 olarak değerlendirmeye alıyoruz.
Diğer takımlardan Samsunspor, Eyüpspor, Göztepe’nin de iyi görüntü verdikleri bir ilk yarı izledik. Bu üç takımda sürpriz bir şekilde puan cetvelinde üst sıralarda yer aldılar.
Bizi şaşırtan tek takım ise Adana Demirspor oldu. Ligin son sırasına demir atması ve haftalarca galibiyet yüzü görememesi geçen yıllardaki Demirspor’dan eser kalmaması çok şaşırtıcıydı.
Yine Kayseri, Hatay ve Lige yeni çıkan Bodrumspor çok kötü bir ilk yarı geçirdiler. Sivas, Alanya ve Trabzonspor’un da son sıralarda yer alması tahmin edilemezdi. RAMS Başakşehir, Antalya, Kasımpaşa, Gaziantep, Konya ve Rizespor’un şu an orta sıralarda olması normal bir durum. Fakat ikinci yarı ile birlikte bu takımların da yeterli takviye yapamaması ile her an denge değişebilir ve aşağılara düşebilirler.
Ayrıca bir konuya daha değinmek gerekiyor. İlk yarı boyunca her maçtan sonra yine hakem hatalarının çokça konuşulduğuna şahit olduk. Her maç sonu canı yanan takımın başkan ve yöneticileri kanal kanal dolaşıp veryansın etmesi, rakiplerine kıyak yapıldığı ve kendi takımlarının “lime lime doğranıldığı” iddiası ile ortalığı demeç yağmuruna tutmaları ve baskı kurmaya çalışmaları da futbolseverleri resmen bezdirdi.
Spor programlarında futbol konuşulamaz oldu. Uzun programlarda sadece hakem hataları, başkan demeçleri, karşılıklı atışmalar, VAR’ın “YOK oluşu” konuşuldu. VAR hakemlerinin son derece başarısız oldukları gözlerden kaçmadı. Bazı VAR hakemlerinin neye karışıp neye karışamayacaklarını hala bilememeleri, yüzde 70-80’le yanlış karıştıkları, hatta maçın orta hakemini yanlış yönlendirdiklerine şahit olduk. Allah’tan birkaç maç hakemi VAR kararlarına uymayarak yanlıştan döndüler, fakat birçok maç hakemi VAR’ın yanlış kararlarına ortak olarak bazı maçları katlettiler.
Dileğimiz ikinci yarının daha kaliteli geçmesi, hakem konuşulmaması, VAR’ın var olması ve şampiyon adayının teke düşmemesi ile çekişmeli bir yarış olmasıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.