İrfan Paksoy
BÜYÜK TAARRUZ - 10 (İZMİR’DE DALGALANAN AL BAYRAK)
ÖNCESİ…
Yunan kuvvetlerini Anadolu’dan söküp atmak üzere 26 Ağustos 1922 tarihinde Afyon güneyinden başlatılan Büyük Taarruz başarılı bir şekilde gelişmiş, ikinci gün Yunan savunma hatları yarılmış ve Afyon zaptedilmiş üçüncü ve dördüncü günlerde Yunan Afyon Grubu Dumlupınar’da kuşatılmış, 30 Ağustos’ta gerçekleşen Dumlupınar Meydan Muharebesi’nde Yunan kuvvetleri ezici bir mağlubiyete uğratılmış, aynı günün akşamı Uşak ve Eskişehir yönünde başlatılan takip harekâtına kesintisiz bir şekilde ertesi gün de sürdürülmüş, 1 Eylül’de de Başkumandan Mustafa Kemâl Paşa ““Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” şeklinde zihinlerde kalan tarihî emrini vermişti. Bu emre uygun olarak takip harekatı kesintisiz bir şekilde sürdürülmüş, 2 Eylül akşamı esir edilen Yunan Afyon grubu Komutanı general Trikupis ve diğer komutanlar 3 Eylül’de Uşak’ta Gazi ve Müşir (mareşal) Başkumandan Mustafa Kemâl Paşa’nın huzuruna çıkarılmışlar, 4-7 Eylül arasında da takip harekatı İzmir, Bursa ve Mudanya istikametlerinde başarıyla devam etmiş, İtilaf Devletleri tarafından Yunanistan adına 4 Eylül’de Türk Başkumandanlığına mütâreke [1] teklifinde bulunulmuş, Türk Başkumandanlığından 5 Eylül’de Müttefik (İtilaf) Devletler(in)e verilen cevapta, Yunan Küçük Asya Ordusunun [2] mağlup olduğu, direnme ihtimâlinin olmadığı, Anadolu için mütâreke görüşmelerine gerek olmadığı, görüşmelerin ancak Yunan kuvvetlerinin işgâli altında olan Doğu Trakya için söz konusu olabileceğini ve şartlarını bildirmiştir.
İZMİR’İN TÜRKLERE TESLİMİNE DAİR…
İzmir’de bulunan sözde Özerk Rum İonya Devletinin [1] Başkanı İstiryadis, şehri Türklere teslim etmesi için İtilaf Devletleri konsoloslarıyla anlaşmıştı. Konsoloslar, şehrin Türklere teslimi için girişimlerde bulunmuştu. 8 Eylül’de Müttefik Devletler konsolosları adına Rodok, çektiği telgrafta İzmir’i Türk ordusuna teslim etmek için en yakın Türk kumandanı ile görüşmek bildirmiş, randevu verildiği takdirde temsilci göndereceklerini ifade etmişti.
Kutlu savaşçılar 8 Eylül akşamı iki yönden İzmir’in kapılarına dayanmıştı…
KUTLU BİR GÜN: 9 EYLÜL…
9 Eylül’de Türk süvarileri İzmir’e girmişti. 14. Süvari Tümeni, Menemen istikâmetinde ilerleyerek 9 Eylül sabahı şafakla beraber kısa bir çarpışmadan sonra Menemen kasabasını yakılmasına fırsat vermeden kurtarmıştı.
9 Eylül sabahı saat 10.00’da birbiri peşi sıra önce Albay Ahmet Zeki Bey komutasındaki 2. Süvari Tümeni ardından da Mirlivâ (Tümgeneral) Mürsel (Bakü) Paşa komutasındaki 1. Süvari Tümeni İzmir’e girer ve küçük bir çarpışmadan sonra İzmir’i Yunan işgâlinden kurtarır.
2. Süvari Tümeni 4. Alay Komutan Yardımcısı Yüzbaşı Şerafettin (İzmirli) Bey komutasındaki süvariler İzmir’e ilk giren kutlu askerler olmuştu.
İzmir’i terk eden Yunan kuvvetlerinin önemli bir kısmı Urla ve Çeşme’ye çekilmiş, İzmir’den çekilirken de geride pek çok top, tüfek gibi askerî malzemeyi geride bırakmıştı. Ayrıca 50 civarında Yunan subayı, 1.000 civarında da Yunan askeri Türk birlikleri tarafından esir alınmıştı.
BAŞKUMANDAN’A ÇEKİLEN TELGRAF…
9 Eylül sabahı 2. Süvari Tümeninin hemen ardından İzmir’e giren kutlu savaşçılardan 2. Süvari Tümeni Kumandanı Albay Mümtaz Bey, şehrin kurtuluşunu Gazi ve Başkumandan’a çektiği telgrafla şöyle müjdelemişti:
“Muzaffer millî ordumuzun yılmaz süvarileri bizler, düşmanın, İzmir önündeki son direnişini de kırarak 9 Eylül günü saat on buçukta şehre ulaştık. Halkın gözyaşları ile derin hürmetlerini iletmekle ile bahtiyarım.”
ŞEHRE ASILAN TÜRK BAYRAKLARI…
5. Süvari Kolordusu Komutanı Ferik (korgeneral) Fahrettin (Altay) Paşa da saat 10.00’da komutasındaki birliklerle İzmir’e girer.
İzmir’in Yunan işgâlinden kurtarılması, Kurtuluş Savaşı tarihimizde çok önemli ve simgesel anlam taşıyan bir olaydı.
9 Eylül sabahı 5. Süvari Kolordusuna bağlı Türk süvarilerinin girdikleri İzmir’in semtlerinde sembol binaların üzerine Türk bayrakları çekilmeye başlandı. Teğmen Besim (Kunter) Kadifekale’ye, Menemen üzerinden Karşıyaka’ya giren kuvvetler içinde bulunan Teğmen Zühtü (Işıl) Efendi, Üsteğmen Zekai (Kavur) Efendi ve milis kumandanı Bombacı Ali Çavuş Karşıyaka’daki belediye binası ve hükümet konağına, Üsteğmen Selahattin (Selışık) Efendi de Kordon’daki paket postânesine ay yıldızlı bayrağımızı asmıştı.
Konak Meydanı’na ilk varan birlikler arasında yer alan Üsteğmen Zeki (Doğan) Efendi, Üsteğmen Fikret (Yüzaklı) Efendi ve yedek zabit Abdurrahman (Özgen) Efendi de (Konak’taki) Sarıkışla’ya [4] Türk bayrağını çekmişti. Ama simge yer Konak’taki Hükûmet Konağı olup burada sabah saatlerinde Yunan Bayrağı dalgalanmaktadır. Yunanlar kapıyı kilitleyip anahtarları da yanlarına kaçmışlar. On binlerce Müslüman, Konak Meydanını doldurmuş Türk süvarilerini beklemektedir.
Bir süre önce (Konak’ta bir mahâlle olan) Halkapınar’da gerçekleşen çatışmalarda dört şehit veren Teğmen Ali Rıza (Akıncı) Efendinin takımı, Konak’ta büyük bir kalabalıkla karşılaşır. Kalabalık ondan Yunan bayrağının indirilip Türk göndere çekilmesini ister. Ama teğmenin üzerinde bayrak yoktur. Bayrak çekme görevi de Yüzbaşı Şerafettin Bey’e verilmiştir. Alay sancağını beline dolayan Yüzbaşı Şerafettin Bey biraz arkalarda olduğu için henüz Konak Meydanına gelememişti.
Halkın ısrarı üzerine Teğmen Ali Rıza Efendi, kalabalığa seslenerek bir bayrak verilmesini ister. Bu sırada bir kadın, göğsüne sakladığı, kendi elleriyle diktiği küçük bir Türk bayrağını verir. Çünkü işgâl zamanında Yunan askerleri tüm evlere girerek Türk bayraklarını toplamış ve meydanlarda yakmıştır.
Türk ordusunun gelişi öncesi kadınlar, masa örtülerinden, kızlarının elbiselerinden, perdelerden söktükleri kırmızı kumaşlara beyaz patiskadan ay yıldızlar dikmiş bu bayraklar cami minârelerine, balkonlara ve cumbalara asılmıştır.
Teğmen Ali Rıza Efendi, kadının verdiği bayrağı alıp Hükûmet Konağının kapısını kırdırıp içeriye girer. Balkona çıkar ve bu sırada Yüzbaşı Şerafettin de yetişmiştir. Ancak balkondaki göndere asılan ilk bayrak Teğmen Ali Rıza Efendinin bir Türk kadınından aldığı küçük bayrak olmuştur. 3-4 dakika dalgalanan bu bayrak yerini, Yüzbaşı Şerafettin Bey, Teğmen Hamdi Efendi ve Teğmen Ali Rıza Efendi tarafından asılan ve ünlü fotoğraftaki büyük işlemeli Türk bayrağına bırakır.
Devamı var…
BELKAHVE…
Bu esnada Başkumandan da yanındaki Fevzi Paşa ve İsmet Paşa ile birlikte Bornova’nın Ankara karayolu girişinde Belkahve’de bu tarihî günü izler.
ZAFERİ KAZANANIN KİM OLDUĞU?
10 Eylül’de de Gazi ve Müşir Başkumandan, Fevzi ve İsmet Paşalar karargâhlarıyla İzmir’e girmiş, Gazi ve Müşir Başkumandan Hükûmet Konağının balkonundan zaferi kazananın Türk milleti olduğunu beyan etmişti.
BAŞKUMANDAN’IN NOT DEFTERİNE YAZDIKLARI…
İzmir’e tahmininden de erken gelen Gazi ve Müşir Başkumandan, İzmir özlemini on sekiz numaralı not defterine şöyle yansıtmıştı:
“15 Mayıs 1919, İzmir’in işgâli… Ben aynı günde İstanbul’u terk ettim. O kara günde Karadeniz’deydim. 3 sene ve 4 ay sonra da bugün Akdeniz’deyim.”
SONLANDIRILAN YUNAN İŞGÂLLERİ…
Kutlu askerler aynı saatlerde Anadolu’yu Yunan’dan temizleme harekâtını sürdürmekteydi.
İzmir’in kurtuluşu tüm yurtta büyük sevinçle karşılanmış, birçok yerde kutlamalar yapılmıştı. 10 Eylül günü öğleden sonra saat üçte Ankara’da, İzmir’in kurtuluşu münâsebetiyle yapılan tezâhürat oldukça coşkulu geçmiş, bütün resmî daireler tatil edilmişti.
10 Eylül’de Torbalı ve Menderes vadisine çekilen Yunan birlikleri kısa bir muharebeden sonra teslim oldular. 5. Süvari Kolordusuna ait birlikler 16 Eylül’de İzmir’in Çeşme ilçesine girdiler. Aynı gün İzmir civarındaki bölgeler Yunanlardan kurtarılmış ve böylece İzmir bölgesinde esir edilenler hâricinde Yunan askeri kalmamıştı.
Kutlu savaşçılar tarafından 11 Eylül’de Bursa, Foça, Gemlik ve Orhaneli 12 Eylül’de Mudanya, Kırkağaç, Urla, 13 Eylül’de Soma,14 Eylül’de Bergama, Dikili ve Karacabey 15 Eylül’de Alaçatı ve Ayvalık, 17 Eylül’de Karaburun ve Bandırma, 18 Eylül’de de Biga (Çanakkale), (Bandırma’nın kuzeybatısında bulunan Kapıdağ yarımadasındaki) Erdek ve (Bandırma’nın batısındaki) Edincik, Yunan işgâlinden kurtarıldı.
Devam edecek…
© 2024. Bu makalenin / yazının içeriğinin telif hakları yazarına ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği kaynak gösterilerek yapılacak kısa alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.
SONNOTLAR:
[1] Küçük Asya Ordusu: Kurtuluş Savaşı’nda Batı Anadolu'da Türk kuvvetlerine karşı savaşmış Yunan ordusudur. Bu ordunun büyük bölümü 26.08-18.09.1922 tarihlerindeki Büyük Taarruz’da TBMM Orduları tarafından imhâ edilmiştir. Anadolu’da imha ve esir olmaktan kurtulanlar da gemilerle kaçmış, Doğu Trakya’daki Yunan birlikleri ise Mudanya Mütârekesi sonrasında bu bölgeyi terk etmiştir.
[2] Mütâreke, silah bırakışması ya da ateşkes antlaşması devletler hukukuna göre, kesin barış antlaşması yapılıncaya kadar yürürlükte olabilecek bir belgedir. Bunun iki şekli mevcut olup, bunlardan birincisi: ateşin kesilmesi ki, bölgesel muharebe yerinde yaralıların ve ölenlerin kaldırılması gibi bazı zorunlu durumlar karşısında savaşı kısa bir süre durdurmak, ikincisi ise mütâreke yahut silah bırakışması ise hukukî bakımından bazı kuralların belirlendiği bir uygulamadır. Bu kapsamda silah bırakışması antlaşmasına; fiilen mütârekenin başlayacağı tarih, mütârekenin süresi, tarafsız bölgenin belirlenmesi, halkla ilişkiler, yasak eylemler, savaş esirleri ve daha başka konular üzerinde maddeler konulabilir. Ancak mütâreke, hukuk açısından savaşın kesinlikle sona erdirilmesine varmayabilir. Bu bakımdan mütârekede ordu için terhis ve silahsızlanmaya ait hükümlerin bulunmaması gerekir.
[3] Özerk İyonya Devleti: 30 Temmuz 1922 günü İzmir’de törenle Batı Anadolu'da “İonya Devleti” kurulduğu ilan edilmişti. Başkenti İzmir olan bu devlet yaklaşık on sekiz bin kilometre karelik bir alanı kapsayacak ve bir buçuk milyonluk bir nüfusa sahip olacaktı. Devlet henüz kuruluş aşamasını tamamlamadan Mustafa Kemâl Paşa 26 Ağustos 1922 günü büyük taarruzu başlatacak, 30 Ağustos günü Yunan ordusu büyük hezimete uğrayacak ve İzmir'e doğru kaçmaya başlayacaktır. İzmir ve çevresinden gemilere binerek Anadolu’yu terk eden Yunan ordusu artıklarıyla birlikte yeni kurulan İonya Devleti'nin yöneticileri de gemilere doluşup kaçacaklardır. 9 Eylül 1922 günü Türk ordusunun İzmir'e girmesiyle, İonya Devleti tarihe karışmış olacaktır. Ömrü sadece beş hafta süren İonya Devleti’nin kuruluşunun uzun sayılabilecek bir geçmişi vardı. Başlangıç noktası, İstanbul'daki padişah hükûmetinin imzaladığı Sevr Antlaşması idi. Yabancı işgâllerden arta kalan topraklarda yaşayan Anadolu Türkleri ise, bu antlaşmanın uygulanmasını önlemek için Mustafa Kemâl Paşa’nın önderliğinde iki yıldır kan döküyordu. Sevr Antlaşması ile İzmir Bölgesi Yunanistan'a verilmişti. Yani, İzmir ve çevresi ile Manisa, Akhisar ve Ayvalık’a dek uzanan 16 bin kilometre karelik ve 1 milyon nüfuslu bir kesim Yunanistan’ın olacaktı. Anadolu Türkleri buna razı olmamış, silahlı direnişe kalkışmış, sonunda zararlı çıkmıştı. Yunan ordusu ilerleyerek zamanla Afyon, Kütahya, Eskişehir ve Bursa'yı içeren yüz bin kilometre karelik 3 milyon nüfuslu geniş bir alanı ele geçirmişti. Alptekin Müderrisoğlu, “Batı Anadolu’da Kurulan Kısa Ömürlü Bir Devlet: İonya”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Kasım 1993, C. 9, S. 27, s. 569.
[4] Sarıkışla, Kışla-i Hümâyun olarak da anılırdı. İzmir’in Konak Meydanında 1829 yılında inşâ edilmiş ve İzmir’in sembol yapılarından biri olan bir idarî yapı olup 1955 yılında yıktırılmıştır.
KAYNAK
İrfan Paksoy, İrfan; Büyük Taarruz Destanı, Alka Yayınevi, Trabzon 2023.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.