Devletin şah damarı: Savunma sanayii ekosistemi kurmak

Ülkelerin güvenlik stratejileri, varoluşsal bir öneme sahiptir. Savunma ve güvenlik alanında kendini garanti altına alamayan ülkeler, bağımsızlıklarını ve sürdürülebilir varlıklarını koruyamazlar. Bu bağlamda, Türkiye tarihsel süreçte oldukça zahmetli ve zorlu tecrübeler yaşamış, bulunduğu jeopolitik konum gereği dış tehditlere karşı sürekli tetikte olmak zorunda kalmıştır.

Savunma sanayii, ekmek ve su kadar hayati bir ihtiyaç haline gelmiştir. Kurtuluş Savaşı, yokluklar içinde başarıyla yürütülmüş; Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında yaşanan ambargolar ve tehditler ise kendi savunma sanayimizi oluşturmanın ne kadar kritik olduğunu ortaya koymuştur. Bu süreçler, ordumuzun daima güçlü, hazır ve dinamik olması gerektiğini bizlere bir kez daha göstermiştir.

Tarihsel Perspektif: Türk Devletlerinde Savunma ve Lojistik

Türk devletlerinin tarih boyunca en büyük gücü, orduları ve bu ordulara sağlanan lojistik destek olmuştur. Hükümdarlar, zafer kazandıkları bölgelerde zanaatkârları koruyarak ve himaye altına alarak güçlü bir savunma altyapısı inşa etmişlerdir. Ancak 18. yüzyıldan itibaren savaş anlayışındaki değişimler, savunma sanayiinin gelişimini zorunlu kılmıştır. Artık ordu, sadece sayısal üstünlük ve manevra kabiliyetiyle değil, modern silahlar, mühimmat ve lojistik destekle donatıldığında güçlü kabul edilmektedir.

Savunma sanayii, bilgi birikimi, hammadde temini, üretim kapasitesi ve lojistik kabiliyetlerin birleşimiyle komplike bir yapıya sahiptir. Hammaddeniz yoksa üretim yapamaz, üretim yapamıyorsanız başka ülkelere bağımlı hale gelirsiniz. Ürettiğiniz mühimmatı lojistik ağınızla orduya ulaştıramazsanız, ordunuz savaş alanında başarısız olur. Osmanlı Devleti, bu sistematiği yönetmede zayıf kaldığı için son dönemlerinde büyük sıkıntılar yaşamıştır.

Geçmişten Çıkarılan Dersler

1. Sarıkamış Faciası: Kara lojistiğinin yetersizliği nedeniyle deniz yoluyla ulaştırılmaya çalışılan mühimmat ve gıda, Ruslar tarafından batırılmış, bu da büyük bir felakete yol açmıştır.

2. Kurtuluş Savaşı: Anadolu’daki zayıf yol ve tren ağları, asker ve mühimmat sevkiyatını ciddi şekilde yavaşlatmıştır.

3. Kıbrıs Barış Harekâtı: Ambargolar nedeniyle savunma sanayiimizin bağımsızlığının önemi daha net anlaşılmıştır.

Günümüz ve Gelecek: Savunma Sanayii Ekosistemi

Savunma sanayii bir bütün olarak ele alınmalıdır. Ulaşım ağları (yollar, havaalanları, limanlar, tren hatları) ve lojistik altyapılar, savunma ekosisteminin hayati unsurlarıdır. Ayrıca, fabrikalar ve bu fabrikaların üretim kabiliyetleri stratejik bir öneme sahiptir. Türkiye’nin metal ve makine sanayiindeki gelişmeleri, kendi mühimmatını üretebilecek duruma gelmesini sağlamış, ülkemizi ağır saldırılara karşı daha korunaklı hale getirmiştir.

Bir tank veya top üretmek, ancak bu silahların mühimmatını da bağımsız şekilde üretebiliyorsanız anlamlıdır. Savunma ekosistemi; en küçük vida üreticisinden en büyük füze üreticisine, kullanılmayan bir havaalanından yoğun kullanılan otoyola kadar tüm unsurları kapsar. Hammadde kaynaklarının etkin kullanımı, ekosistemin sürdürülebilirliği açısından kritik önemdedir.

Merkezinde nitelikli insan olan savunma sanayi ekosistemini güçlü bir şekilde inşa eden ülkeler, aynı zamanda barış ve huzurun teminatı olan güçlü devletlerdir. Türkiye’nin savunma sanayiindeki ilerlemeleri, geleceğimizi garanti altına alacak bir güvenlik altyapısı kurmamız için umut vericidir.

Saygılarımla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Adem Öztürk Arşivi