Genç işsizliğe çare aramak: Ben çalışma bakanı olsaydım…

Ülkemiz, hâlen genç ve dinamik nüfusu sayesinde önemli bir avantaja sahip. Ancak bu avantaj, doğru politikalarla desteklenmediği sürece, hızla toplumsal bir soruna dönüşebilir. Bugün Türkiye’de genç işsizlik oranı %19’un üzerinde seyrediyor. Bu oranın, özellikle üniversite mezunları arasında daha da yüksek olması, ülke ekonomisinin geleceği adına endişe verici bir tabloyu gözler önüne seriyor.

Ben Çalışma Bakanı olsaydım, genç işsizliği yalnızca bir istatistik değil, milli bir mesele olarak görürdüm. Çünkü her mezun gencin iş bulamadan eve döndüğü bir ülkede, umut eksilir; üretkenlik, yenilikçilik ve toplumsal huzur yara alır. Bu nedenle topyekûn bir istihdam seferberliği başlatır, tüm bakanlıkları kapsayan stratejik bir eylem planı hazırlardım.

Yalnızca mesleki eğitime odaklanmakla yetinmez, gençleri doğrudan üretime ve girişimciliğe yönlendirecek adımlar atardım. Girişimciliğin önündeki bürokratik ve mali engelleri kaldırmakla işe başlar, genç girişimcilere vergi avantajları ve finansman desteği sağlardım.

Bugün Türkiye’de hemen her ilde bir üniversite var. Bu, nicelik açısından büyük bir başarı. Ancak nitelik olarak desteklenmeyen bu genişleme, mezun sayısını artırırken istihdam olanaklarını aynı oranda büyütemedi. Oysa yükseköğrenim görmüş iş gücü, doğru politikalarla yönlendirilirse ülkenin en büyük kalkınma gücü olabilir.

Ben Çalışma Bakanı olsaydım, gençler için sadece kamu sektöründe iş umudu değil, özel sektörde ve küresel pazarda da fırsatlar oluştururdum. Sertifikalı eğitimlerle dijital pazarlama, e-ticaret, yazılım ve yabancı dil becerilerini geliştiren programlar başlatır; bu programların sonuçlarını titizlikle takip ederdim. Ayrıca gençlerin uluslararası iş birliklerine katılmaları için altyapılar kurar, dijital göçebelik gibi modern istihdam modellerini teşvik ederdim.

Vergi sistemini yeniden kurgulamak da önceliklerim arasında olurdu. İstihdam üzerindeki vergi yükünü azaltır, daha adil ve yaygın bir vergi sistemiyle hem kayıt dışılığı önler hem de girişimciliği teşvik ederdim. Tüketim ve servet üzerinden alınan vergileri tabana yayarak, çalışan kesimin üzerindeki yükü hafifletirdim.

Elbette bütün bu adımların başarılı olabilmesi için toplumun güven duyması gerekir. Ekonomik güven ve istikrar ortamı sağlanmadan, hiçbir reform istenilen karşılığı bulamaz. Bu nedenle yalnızca ekonomik değil, yönetimsel şeffaflık ve liyakat sistemi de istihdam politikalarının ayrılmaz bir parçası olurdu.

Çünkü 16 yıl boyunca eğitim sisteminden geçen, ailesinin ve devletin tüm imkânlarıyla donatılan her bir genç, aslında ülkenin milli servetidir. Bu serveti iş gücüne ve üretime katmadan sadece seyretmek, büyük bir israf olur.

Sonuç olarak, ben Çalışma Bakanı olsaydım;

  • Adil vergi düzeni,
  • Dengeli gelir dağılımı,
  • Liyakat temelli istihdam politikaları
    ile gençliğin potansiyelini gerçek bir kalkınma gücüne dönüştürmeyi hedeflerdim.

Çünkü umut, işe alındığında büyür. Üretim, destekle çoğalır. Güven ise, adaletle yeşerir.

Saygılarımla…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Adem Öztürk Arşivi