İşgâl sonrasındaki gelişmeler-4

Giriş…

Beş bölümden ibaret olan ve ilk üç bölümü daha önce yayımlanan makale serisi İstanbul’un İngilizlerce işgâli sonrasındaki gelişmelere ilişkindir. Bu makalelerde İstanbul’un işgâli sonrasında önde gelen Kuvâ-yı Milliyeciler ile onlara taraftar olduklarına inanılan kişiler ile Meclis’in basılması sonucu gözaltına alınan bazı mebusların Malta’ya sürgüne gönderilmesi, Meclis’in çalışmalarını durdurma kararı alması ve Mustafa Kemâl Paşa’nın Antalya’da bulunan İtalyan Temsilciliği aracılığıyla işgâli bütün dünyaya duyurması, işgâlin protesto edilmesi için Mustafa Kemâl Paşa tarafından askerî ve mülki erkana gönderilen telgraf ile işgâli protesto eden telgrafların işgal makamlarına gönderilmesine ilişkin genelge ve gereken önlemlerin alınması, Mustafa Kemâl Paşa tarafından işgâl üzerine Türk milletine yayımlanan beyannâme, İstanbul’da İngilizler tarafından yapılan tutuklamalara misilleme olarak Anadolu’daki yabancı subay ve askerlerinin tutuklanmasına dair emir verilmesi, yeni bir meclis kurulması kararı, İstanbul’daki sadâret değişiklikleri, Sadrazam Damat Ferid Paşa’nın Mebûsan Meclisi’nin feshedilmesine yönelik çalışmaları, acz içindeki Saray ve Hükûmetin durumu, Mebûsan Meclisi’nin kapatılması, Damat Ferid Paşa’nın İngiliz Yüksek Komiseri Amiral John de Robeck ile görüşmesi, Mustafa Kemal Paşa ve Millî Mücâdele’nin diğer önde gelenleri hakkında verilen idam fetvâsı, İstanbul Hükümeti tarafından Kuvâ-yı Milliyecilerin “isyancı” olduklarına dair yayımlanan bildiri ile Kuvâ-yı İnzibatiye’den bahsedilmişti. Konuya ilişkin bugünkü makalemde bahsedilen hususlar ise aşağıdadır.

Karşıt fetvâ…

11 Nisan’da Şeyhülislam Dürrizâde Abdullah, Sadrazam Damat Ferit Paşa’nın isteği ve Padişah Vahdettin’in onayıyla “Kuvayı Milliyecilerin katli”ne dair bir fetvâ yayınlar. Bu fetvâ, ertesi gün (dönemin resmî gazetesi niteliğindeki) Takvim-i Vekâyi’de yayımlanır, ardından da düşman uçaklarıyla Batı Anadolu’ya dağıtılır.

Kuvâ-yı Milliye, bir yandan millî harekete düşman unsurlarla silahlı çatışma hâlindeyken, bir yandan da onların ellerindeki Şeyhülislâm fetvâsını etkisiz kılmaya çalışıyor ve bunu yapmanın kendilerine büyük güç kazandıracağınıbiliyorlardı. Sonunda bu alanda da başarıya ulaşıldı da. Ankara Müftüsü Börekçizâde Rıfat Efendi [1] tarafından esasları belirlenip Seydişehir Müftüsü İsmail Hakkı Efendi tarafından tamamlanan ve 20 il, 59 ilçe müftüsü, 1 askeri müftü, 3 müderris tarafından imzalanıp 64 ulemâ tarafından onaylanan “karşı fetvâ” 5 Mayıs’ta yayımlanır. Bu fetvada, düşman baskısı, işgâli ve esâreti altında bulunan Halifeyi kurtarmak için her Müslümanın bütün gücünü harcamasının kesin din emri olduğu, bu uğurda çarpışan ve savaşanların “âsî” addedilemeyeceği, bu mücâdelede ölenlerin şehit ve kalanların da gazi olacağı, bu mücadeleyi yapanlara karşı düşmandan yana olup Müslümanların arasını açarak silah kullanan Müslümanların da din bakımından kötü ve bozguncu kişiler oldukları, böylece düşman devletlerin baskı ve kandırması ile gerçeğe aykırı olarak verilen fetvâlara İslâm topluluklarının din bakımından uyması gerekmediği açıklanıyordu

İşgâle ilişkin değerlendirmeler…

Dönemin canlı tanıklarından Türk asker, siyasetçi ve 1924-1932 döneminde de Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği görevinde bulunmuş Tevfik Bıyıklıoğlu, İstanbul’un işgâlini, Mustafa Kemâl Paşa’nın Anadolu’da kuvvetlenmesinin bir sonucu olarak değerlendirmektedir.

Öte yandan İstanbul’un işgâli, İzmir’in Yunanlılar tarafından işgâlinden sonra Millî Mücâdele ve mukâvemetin halk tarafından benimsenmesini kolaylaştıran ikinci olay olmuştur.

Hukuk Tarihi, Genel Kamu Hukuku ve Anayasa Hukuku, Siyasal Tarih ve Devrim Tarihi alanlarında pek çok kitap ve makalesi olan Prof.Dr. Ahmet Mumcu da İtilaf Devletlerinin, Misak-ı Millî’yi hoş karşılamadıklarını, toplanmasına ve çalışmasına karşı çıkmadıkları Mebûsan Meclisi’nden istediklerinin tam tersi sesler yükseldiğini, böylesi bir şeye katlanmanın İtilaf Devletleri için çok güç olduğunu, Mebusan Meclisinin kesin bir şekilde cezalandırılmasına karar verdiklerini, nitekim Misak-ı Millî’nin de İstanbul’un işgâli için onlar adına iyi bir vesile olduğunu belirtmektedir.

Hollandalı tarihçi, akademisyen, Türkolog, Leiden Üniversitesinde Türkiye Etütleri Bölümü başkanlığı yapmış olan ve Yakın Dönem Türk Tarihi hakkında birçok makale ve kitabı bulunan Prof.Dr. Eric Jan Zürcher de İstanbul’un işgâlinin ve Mebûsan Meclisinin kapatılmasının, Mustafa Kemâl Paşa’nın Anadolu’daki konumunu güçlendirdiğini belirtmektedir.

20 ülkede yayımlanmış 100’ü aşkın makaleye ve çok sayıda kitaba imza atmış, yerli ve yabancı bir çok uluslararası akademik ortamda görev yapmış ve Türk Tarih Kurumu onur üyesi de olan Prof.Dr. Kemâl Karpat ile “Kemal Atatürk. Batı'nın Yolu” isimli eserin yazarı olan Fransız bürokrat Aleksandr Jevakhoff da bu konuda Zürcher ile benzer görüştedir.

Not: Devam edecek

© 2025. Bu makalenin / yazının içeriğinin telif hakları yazarına ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği kaynak gösterilerek yapılacak kısa alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.

Son Not

[1] Börekçizâde Rıfat Efendi - Mehmet Rifat Börekçi (1860-1941), Türk din adamı ve siyasetçi, ilk Diyanet İşleri Başkanıdır. Ankara’nın yerlisi ve müftüsü sıfatıyla Kurtuluş Savaşı’na ve Mustafa Kemâl Paşa’ya önemli destekte bulunan Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Diyanet İşleri Başkanıdır (1924-1941). Millî Mücadele'de Şeyhülislam Dürrizâde’nin fetvâsına karşı ve onu meşruiyetini geçersiz kılacak mâhiyette öncülüğünde karşı fetvâyı ilan etmesi üzerine 24 Nisan 1920 tarihinde Padişah imzasıyla Ankara Müftülüğü görevinden alınmış ve Divan-ı Harb tarafından idama mahkûm edilmiştir. 4 Nisan 1924 tarihinde yeni kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı görevini 5 Mart 1941 tarihinde vefat edene kadar sürdürmüştür

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İrfan Paksoy Arşivi