Aysel Ayşe Aygün Özer
Köprü, halkâ ve su: Papa’nın İznik yolculuğunda görsel bir mesaj
Papa XIV. Leo’nun Türkiye ziyareti için hazırlanan logo, ilk bakışta zararsız bir barış çağrısı gibi duruyor. Mavi tonlarında dalgalar, yumuşak hatlı bir köprü, üstte üç iç içe halkâ, sağ tarafta sade bir haç. Fakat semboller hiçbir zaman sadece sembol değildir. Hele ki Vatikan söz konusuysa, grafik tasarım bile tarihî hafızanın ve doktrinin dili hâline gelir.
Bu ziyaretin, İznik Konsili’nin 1700. yılına denk getirilmesi zaten başlı başına güçlü bir mesaj taşıyor. Konsil, Hristiyanlığın iman esaslarının tespit edildiği, Batı ve Doğu Hristiyanlığının henüz parçalanmadığı döneme işaret eder. Yani “birlik” fikrinin kökeni. Tam da bu nedenle logo, sadece hoş bir hatırlatma değil; bir teolojinin ve bir siyasetin görsel ifadesi.
Logonun merkezindeki köprü, Türkiye’yi “medeniyetler arasında geçit” olarak tanımlayan eski söylemi yeniden gündeme taşıyor. Ancak bu köprü yalnızca Asya ile Avrupa’yı değil, Doğu ile Batı kiliseleri arasındaki tarihî yarığı işaret ediyor. Köprünün altındaki dalgalar, Hristiyan sembolizminde vaftiz suyunu temsil eder. Yani “yenilenme”, “arınma”, “yeniden doğuş”. İznik’in seçilmesiyle birlikte bu su, bir tarih hatırlatmasına dönüşüyor: “İman burada tanımlandı. Birlik buradan geçti.”
Üç iç içe halkâ ise Kutsal Üçleme’ye gönderme yapıyor. Haç ise 2025 Jübile Yılı’nın işareti. Bir araya getirildiğinde tüm bu öğeler, resmi slogan olan “Tek Rab, tek iman, tek vaftiz” cümlesini güçlendiriyor. Peki bu yalnızca ruhani bir vurgu mu? Yoksa daha fazlası mı?
Türkiye’de bu ziyaretin masumiyetine inanan da var, sorgulayan da. İznik’in Hristiyanlık açısından taşıdığı ağır tarihî anlam ortada. Fakat bu topraklarda yüzyıllardır Müslüman bir çoğunluk ve hassas bir din-siyaset dengesi bulunduğu da ortada. Dolayısıyla logonun verdiği birlik mesajı, aslında Katolik Kilisesi’nin küresel söylemine paralel bir hat açıyor: İnanç ortak paydasında buluşmak, tarihî mirası yeniden görünür kılmak ve kaybolmuş bir birliği sembolik olarak yeniden canlandırmak.
Türkiye’nin diplomasi geleneği güçlüdür; sembollerin yükünü okur. Bu nedenle logo basit bir tasarım değil, Vatikan’ın bu ziyareti hangi çerçevede anlamlandırdığının açık bir göstergesidir. İznik, sadece tarihî bir alan değil; Hristiyanlığın kurucu tartışmalarının kaynağı. Tam da bu nedenle Papa’nın taşıdığı simgeler, “geçmişi onurlandırmak” ile “geçmişi yeniden sahiplenmek” arasındaki ince çizgide duruyor.
Sonuçta Vatikan’ın mesajı açık: Birlik, barış ve yenilenme çağrısı. Ancak bu çağrının coğrafyası da tesadüfi seçilmemiş durumda. İznik, bu toprakların çok katmanlı tarihini hatırlatan bir merkez. Logonun dili, hem bu geçmişin saygıyla anıldığını söylüyor hem de üstü kapalı biçimde “Bu tarih bizim ortak hafızamızdır” diyen bir alt ton taşıyor.
Vatikan’ın ziyareti işte tam bu yüzden tartışılıyor. Sembol, diplomasi ve tarih birbirine karışmış durumda. Köprü, sadece iki kıtayı değil; iki anlatıyı birbirine bağlıyor. Bu ziyareti okurken mesele yalnızca Papa’nın Türkiye’ye gelişi değil; hangi geçmişe işaret ettiği ve geleceğe ne taşımak istediğidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.