Adem Öztürk
Çocuklarımıza hayatı öğretmeliyiz…. Sınavı değil
Evlatlarımız geleceğimizdir. Onların mutlu ve huzurlu bir hayat sürmesi her anne ve babanın en büyük hayalidir. Çocuklarımızın geleceğini planlarken onların yerine karar verip yönlendirmeye çalışıyoruz.
Oysa mutlu çocuk; yaşadıklarından ve hissettiklerinden mutlu olan çocuktur. İstemeden yaptığı meslek ya da zorunlu olarak verdiği kararlar onların gelecekte mutsuz ve sağlıksız birey olmalarını sağlayacaktır.
Mutlu çocuk sağlıklı bireydir. Mutlu çocuk huzurlu ve sağlıklı bir geleceği olan toplumdur.
Geç dönem kentleşen, sanayi tarım ikileminden yeni çıkan, toplumsal sıkıntılardan bugünlere gelen milletimiz olarak bizlerin yaşadığı sıkıntıları çocuklarımız yaşamasın diye onları erken çocukluk döneminden itibaren baskı altına alarak geleceklerini kendi isteğimize göre şekillendirmeye çalışıyoruz. Ebeveynler çocuklarını sınavlara hazırlama moduna girerek hayatlarını yönlendirmeye çalışıyor. Maraton koşucusu yetiştiren eğitim sistemi çocuklarımızın at yarışına hazırlanması gibi bir kovalamaca telaşına sokuyor. Antrenman yaparcasına kitap okuma alışkanlığı edinmek, hayatı matematik ile ilişkilendirip matematik alanında geliştirmeye çalışmak ebeveynlerin en önemli mücadelesi. Çünkü iyi matematik yapıyorsa rahat ve yüksek geliri olan bir iş sahibi olacak mutlu ve huzurlu olacaktır. Tüm telaş onlara rahat bir iş ve kolay para kazanmalarına yardımcı olmak…
Hayat bir mücadeledir. Tüm canlılar doğum sonunda çocuklarının belirli bir aşamaya gelene kadar ebeveyn olarak eğitir ve sonunda doğanın kendi akışına bırakır.
Aslan ömrü boyunca yavrusunu beslemez. Kartal uçmayı öğrenmesi için uçurumdan aşağıya fırlatır. Keza tüm canlılar öyledir.
Aklı olan ve düşünebilen bir varlık olan insan olarak bizler ise çocuklarımızı motor olarak yetiştirmek istiyoruz.
İnsanlar doğuştan bazı yeteneklere sahiptir. Eğitim sistemleri çocukların yeteneklerini keşfederken onların yetenekleri doğrultusunda mutlu yaşamasını sağlayacak ürünler yetiştirmek üzere kurgulanmalıdır.
Anne ve babaların baskısı kamuoyu ve toplumsal baskı eğitim sistemi kurgulanmasında etkili olmaktadır.
Gelişmiş ülke ve toplumlarda eğitim sistemi bireyin yeteneği ve toplumun ihtiyacına göre kurgulanır. Esas olan bireyin ilgi istidat ve yeteneğidir.
Aileler olarak çocuklarımızı kamuoyu/medya ve çevre etkisinden bağımsız olarak yeteneğine yönelik gelişimine katkıda bulunacak tercihlerde bulunmalı ve yönlendirmeliyiz.
Mücadele gücü etkin olan, araştırma ve sorgulama yeteneği olan, kararlı ve tutarlı olmayı felsefe edinen, kibir ve gurur yapmayan, örgüt ve kurum uyumu olan, kolay arkadaş edinip zor kaybeden, paylaşmayı bilen ve empati yapabilen, başarı ve başarısızlığı kabul edebilen, saygı ve değer kültürü gelişen, iş ve görev ayrımı yapmayan, girişimcilik yeteneği güçlü olan çocuklar yetiştirebilirsek inanın yüksek matematik neti ile derece yaparak VİP okulların gözde bölümlerine yerleşen çocuklardan daha mutlu çocuklar olacaklardır.
LGS sınavı koşturmacası ilkokuldan itibaren başlayan çocukların süreç içerisinde sekizinci sınıfa geldiğinde arkadaşları ile arasındaki makasın açılması ve onlara yetişememenin getirdiği psikolojik travmaya bağlı psikolojik vakalarda artış olduğunun gözlemlendiği yetkililer tarafından ifade edilmekte. Bu travmaların kalıcı ataklara dönüştüğü terapi tedavileri yerine ilaçla müdahale aşamasına çıkanların oranında artış olduğu gözlemlenmekte. Yine TYT-AYT sınav kaygıları ve KPSS sınav kaygıları gençlerimiz üzerinde orantısız baskı aracına dönüşmüş durumda maalesef.
Günümüzde en çok karşılaşılan örnekler; en gözde tıp fakültesi öğrencisi yalnız kaldığı zaman hayatını nasıl devam ettireceği konusunda bilgisi yok. Ona göre hayat sadece sınava girip kazanmak ve tüm imkânların önüne sunulması. Kendisine imkân sunanların hayatından çekilmesi anından itibaren türbülansa giriyor ve doğru karar alma ve hayatını devam ettirmede zorlanıyor. Arkadaş seçimi, evlik yuva kurma gibi önemli anlarda doğru karar veremiyor. Bu durumda, toplumun bin bir emekle yetiştirdiği nitelikli genç neslin aile kurmayarak demografik nüfusun olumsuz etkilenmesine sebep oluyor.
En nitelikli üniversitelerin en özel bölümlerinden mezun olan çocuklarımız girişimcilik yeteneği kazanamadıklarından ya da hayata olan umutsuz yaklaşımlarından dolayı işsiz kalmaktadır. Fizik Tedavi bölümü mezunu fizik tedavi uzmanı, ilkokul mezunu girişimcinin açtığı Fizik Rehabilitasyon merkezi sahibinden iş istemektedir. Mühendislik mezunu evladımız ilkokul mezunu girişimciden iş talep etmektedir. Bu durum çocuklarımızın hayata olan bakışlarını olumsuz etkimektedir.
Çoklu tornavida seti ve matkap gibi Elektrikli ev aletlerini kullanmada aciz, musluk tamir edemeyen, elektrik prizini onaramayan erkek çocukları, sarma saramayan, erişte açamayan, sos çeşitlerini yapamayan, ev temizliğini becermeyen kız çocukları yetiştirir olduk. Ne kültürümüzü aktarabiliyoruz ne de gelenek ve göreneklerimizi…
Eğitim sistemi eğitim ve öğretim ile bütündür. Eğitim sitemi yalnız eğitim yönü ile değerlendirilmemelidir. Eğitim sisteminin öğretim yönü; mutlu çocuklar sağlıklı ve huzurlu nesiller demektir.
Saygılarımla
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.