
İrfan Paksoy
İŞGÂL SONRASINDAKİ GELİŞMELER - 3
Giriş…
Beş bölümden ibaret olan ve ilk iki bölümü daha önce yayımlanan makale serisi İstanbul’un İngilizlerce işgâli sonrasındaki gelişmelere ilişkindir. Bu makalelerde İstanbul’un işgâli sonrasında önde gelen Kuvâ-yı Milliyeciler ile onlara taraftar olduklarına inanılan kişiler ile Meclis’in basılması sonucu gözaltına alınan bazı mebusların Malta’ya sürgüne gönderilmesi, Meclis’in çalışmalarını durdurma kararı alması ve Mustafa Kemâl Paşa’nın Antalya’da bulunan İtalyan Temsilciliği aracılığıyla işgâli bütün dünyaya duyurması, işgâlin protesto edilmesi için Mustafa Kemâl Paşa tarafından askerî ve mülki erkana gönderilen telgraf ile işgâli protesto eden telgrafların işgal makamlarına gönderilmesine ilişkin genelge ve gereken önlemlerin alınması, Mustafa Kemâl Paşa tarafından işgâl üzerine Türk milletine yayımlanan beyannâme, İstanbul’da İngilizler tarafından yapılan tutuklamalara misilleme olarak Anadolu’daki yabancı subay ve askerlerinin tutuklanmasına dair emir verilmesi, yeni bir meclis kurulması kararı, İstanbul’daki sadâret değişiklikleri, Sadrazam Damat Ferid Paşa’nın Mebûsan Meclisi’nin feshedilmesine yönelik çalışmaları, acz içindeki Saray ve Hükûmetin durumu ve Mebûsan Meclisi’nin kapatılmasından bahsedilmişti. Konuya ilişkin bugünkü makalemde bahsedilen hususlar ise aşağıdadır.
Görüşme…
İngiltere kuklası konumundaki Damat Ferid Paşa hükûmeti kurduktan 2 gün sonra (07.04.1920) 7 Nisan 1920 tarihinde İngiliz Yüksek Komiseri Amiral John de Robeck ile Anadolu’daki milliyetçilere karşı alınacak tedbirleri görüşür.
İdam fetvâsı…
5 Nisan 1920 tarihinde kurulan 4. Damat Ferit Hükümeti, Millî Mücadele’ye karşı bir “iç savaş” başlatmıştı.
11 Nisan’da Şeyhülislam Dürrizâde Abdullah [1], Sadrazam Damat Ferit Paşa’nın isteği ve Padişah Vahdettin’in onayıyla “Kuvayı Milliyecilerin katli”ne dair bir fetvâ yayınlar. Bu fetvâ, ertesi gün (dönemin resmî gazetesi niteliğindeki) Takvim-i Vekâyi’de yayımlanır, ardından da düşman uçakları ile tüm Anadolu’ya dağıtılır.
Hükûmet bildirisi…
Aynı gün Damat Ferit Paşa, Anadolu’daki millî hareketi, “fitne ve fesat”, kuva-yı milliyecileri de “isyancılar” diye adlandıran bir “hükümet bildirisi” yayımlattı. Bildiride “pişman olanların affedileceği” millî harekete katılmaya devam edenlerin ise cezalandırılacağı belirtiliyordu.
Kuvâ-yı İnzibâtiye…
İngiltere, Damat Ferid Hükûmetinin Kuvâ-yı Milliye güçleri ile etkin olarak mücadele edebilmesi için 7 Nisan’da Kuvâ-yı İnzibatiye’nin kurulması için izin vermiş, Amiral Robeck, de Damat Ferid Paşa’ya, Kuva-yı Milliyeciler ile yapacağı mücadelede, İngiltere’nin aktif bir iş birliği yapamayacak olsa da silah ve mühimmat konusunda destek olacağını, mensuplarına da maaş bağlanacağını bildmiş, bu çerçevede İstanbul Hükûmetinin 18 Nisan’daki kararnamesi ile de Kuvâ-yı İnzibatiye kurulmuştur.
Aynı kararnamede, Kuvâ-yı İnzibâtiye'nin görevi ve amacı Düzce, Hendek ve Adapazarı dolaylarında Kuvâ-yı Milliye'ye karşı ayaklananları desteklemek, bu bölgeleri İstanbul Hükûmeti'nin etkisi altına alarak Kuvâ-yı Milliyeyi etkisizleştirmek olduğunu belirtiliyordu.
Kolluk kuvvetlerine de yardım edecek olan Kuvâ-yı İnzibatiye, üç piyade alayı ve bir topçu taburundan oluşan dört bin mevcutlu bir tümen olup komutanlığına da Süleyman Şefik Paşa atanmıştı.
Kuvâ-yı İnzibatiye birlikleri Nisan ve Mayıs aylarında İzmit bölgesinde yığınaklanmalarını tamamlar, İngiliz birlikleri de bu ordunun arkasında konuşlanır ve İzmit Limanına demirleyen İngiliz savaş gemileri de Hilafet Ordusu’nun konuşlu olduğu mevzileri top ateşi ile destekleyebilecek bir konum alırlar.
Nisan sonunda karargâhıyla birlikte İzmit'e gelen Süleyman Şefik Paşa, İstanbul Hükûmeti ile birlikte hareket eden ve Adapazarı-Hendek bölgesinin önde gelen Abhaza beylerinden Ahmet Anzavur ile anlaşmazlığa düşmesi sonrasında İstanbul Hükûmeti de bu anlaşmazlıkta açık tutum belirlemeyince zaten derme - çatma bir birlik olan Kuvâ-yı İnzibatiyenin başından ayrılarak İstanbul'a döner.
Bunun üzerine, (8 Nisan’da kendisine mirimiranlık / sivil paşalık unvanı verilmiş olan) Ahmet Anzavur Kuvâ-yı İnzibatiyenin başına getirilir. Kuvâ-yı Milliyeye karşı ilk harekâtını Adapazarı’na yapan ve 10 Mayıs’ta kente giren Kuvâ-yı İnzibatiye iki gün sonra da Kandıra’ya girer. Amaç Geyve Boğazı'nı aşarak Eskişehir yolunu açmaktı.
15 ve 17 Mayıs'ta Geyve’ye üst üste iki taarruz düzenleyen Kuvâ-yı İnizbatiye, Ankara’dan gönderilen 20. Kolordu birlikleriyle takviye edilen Çerkez Ethem komutasındaki Kuvâ-yı Seyyâre karşısında yenilgiye uğrar (22.05.1920) ve Adapazarı’na çekilir.
İleri harekâta devam eden Kuva-yı Seyyâre 23 Mayıs'taki taarruzuyla da Adapazarı ve Sapanca’yı alır.
Kuvâ-yı İnizbatiyeye son darbe 14 Haziran’da başlayan taarruzla vurularak yenilgiler ve firarlar nedeniyle iyice zayıflayan bu kuvvet tamamen etkisiz hale getirilmiştir. Bunun üzerine İstanbul Hükûmeti, Kuvâ-yı İnzibatiyenin başarısızlığını kabul ederek İstanbul'a çekilmesini kararlaştırır ve 25 Haziran‘da da bu kuvveti lağveder.
Not: Devam edecek
© 2025. Bu makalenin / yazının içeriğinin telif hakları yazarına ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği kaynak gösterilerek yapılacak kısa alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.
Son not
[1] Dürrizâde Abdullah (1867-1923) bir Osmanlı müderrisidir. Damat Ferid Paşa’nın sadrazam olması üzerine kurulan kabinede Şeyhülislamlık görevine getirilmiştir. Damat Ferid Paşa’nın isteği üzerine Mustafa Sabri Efendi tarafından kaleme alınan, Mustafa Kemâl Paşa ve Anadolu’daki önde gelen Millî Mücâdelecilere yönelik idam fetvâsının dönemin Şeyhülislamı Haydarizâde İbrahim Efendi tarafından imzalanmaması ve istifasının ardından bu göreve getirilen Dürrizâde ve ardından da Sadrazam tarafından imzalanmış, sonra da Padişah tarafından onaylanmıştır. Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlanmasının ardından önce Rodos’a gitmiş, sonra Hicaz’a sığınmış, 1923 yılında da Hicaz’da ölmüştür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.